Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Nedir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanığın işlediği suç neticesinde hükmolunan cezanın, belirli şartlar sağlandığı takdirde açıklanmayarak, hukuki sonuç doğurmamasını sağlayan bir ceza hukuku kurumudur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesinde düzenlenen bu uygulama, sanığa ikinci bir şans tanıyarak cezanın infazı yerine denetim süresi tanınması üzerine kuruludur. Bu süre içerisinde kasıtlı bir suç işlenmez ve belirlenen yükümlülükler yerine getirilirse sanık hakkında verilen ceza kararı tamamen ortadan kalkar; dava düşer ve böylece sanığın siciline işlenen bir hüküm bulunmamış olur.
HAGB, cezanın bireyselleştirilmesi yönünden önem taşır ve erteleme veya takdiri indirim kurumlarından farklı olarak, hukuki sonuç doğuracak bir ceza kararı oluşmadan mahkemenin hükmü geri bırakması anlamına gelir. HAGB kararı, sanığa medeni, siyasi veya özel hayatında bir kısıtlama getirmez, adeta ceza hukuku müdahalesini askıya alarak sanığın topluma yeniden kazandırılmasını hedefler. HAGB kararı, şartların ihlal edilmesi halinde mahkemece tekrar gözden geçirilir ve gerektiğinde hüküm açıklanarak sanığın ceza alması sağlanır. Ancak, mahkemenin hükmü açıklaması durumunda dahi, cezaya ilişkin takdiri hafifletici sebepler dikkate alınabilir.
CMK 231’e göre HAGB, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası verilmişse uygulanabilir. Ayrıca, belirli suçlarda HAGB uygulaması yasal olarak sınırlandırılmıştır. Örneğin, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu kapsamında belirlenen disiplin suçlarında ceza süresi ne olursa olsun HAGB uygulanamaz. Ayrıca, HAGB kararı verilen sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan hüküm giymemiş olması gerekir. Mahkeme, sanığın kişilik özelliklerini ve yargılama sürecindeki tutumunu dikkate alarak sanığın bir daha suç işlemeyeceğine kanaat getirmelidir.
HAGB kararı, kişiye özgü olarak denetimli serbestlik süresi getirebilir. Bu sürede sanık, toplum içinde gözetim altında tutulur. Mahkemece denetim süresi içinde sanığın bir mesleki eğitim programına katılması, toplum hizmeti gibi yükümlülükler belirlenebilir. Denetim süresi yetişkinler için 5 yıl, çocuklar için ise 3 yıl olarak uygulanır. Bu süre içinde yeniden kasıtlı bir suç işlenmezse veya belirlenen yükümlülüklere uygun hareket edilirse açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılır.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar Neler ?
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) bazı suçlar için uygulanamaz. HAGB, suçların nitelikleri ve kanuni düzenlemeler çerçevesinde sınırlandırılmıştır. Bu doğrultuda, kanun koyucu belirli suçları istisna olarak tanımlamış ve bu suçlarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilemeyeceğini hükme bağlamıştır.
- Disiplin Suçları: 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu’nun 63. maddesi uyarınca, kanunda belirtilen disiplin suçları için hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanamaz.
- Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçu: Çek Kanunu kapsamında karşılıksız çek keşide etme suçu da HAGB kapsamına alınmayan suçlardan biridir.
- İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu: İmar Kanunu çerçevesinde, imar kirliliğine neden olma suçu işleyenler hakkında da HAGB kararı verilmesi mümkün değildir.
- Tazyik ve Disiplin Hapsi Gerektiren Fiiller: Tazyik ve disiplin hapsi gerektiren fiillerde de HAGB uygulanmaz. Örneğin, taahhüdü ihlal suçu veya nafaka borcunun ödenmemesi sonucu verilen hapis cezası ile duruşmada disipline aykırı hareket etme fiili nedeniyle verilen disiplin hapsi için HAGB kararı devreye giremez.
- Anayasa’nın Koruma Altına Aldığı İnkılap Kanunları Kapsamındaki Suçlar: CMK 231’in 14. fıkrası gereğince, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 174. maddesinde belirtilen inkılap kanunlarında yer alan suçlar HAGB kapsamı dışında tutulur.
- Terörle Mücadele Kanunu Kapsamındaki Suçlar: 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na giren suçlarda da HAGB uygulamasına sınırlamalar getirilmiştir. Örneğin, propaganda suçu gibi bazı suçlarda HAGB uygulaması diğer koşullar sağlandığında mümkünken, örgüt üyeliği ve terör örgütüne yardım gibi suçlar için HAGB’nin uygulanabilirliği sınırlandırılmıştır.
Belirli suçlar için getirilen bu istisnalar, hukuk düzeninin korunması ve suçla etkin mücadele amacı taşımaktadır. HAGB, diğer bireyselleştirme kurumlarından farklı olarak hükmün henüz açıklanmadığı ve cezanın sanık üzerinde doğrudan bir etki yaratmadığı bir yapıya sahiptir; ancak suçun türü ve mağduriyetin derecesi dikkate alınarak bazı suçların HAGB kapsamı dışında tutulması yasal bir gereklilik olarak öngörülmüştür.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları Neler ?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), sanığa verilen cezanın hukuki sonuç doğurmaması amacıyla uygulanan, belirli koşullara bağlı bir yargı kurumudur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca HAGB’nin uygulanabilmesi için bazı şartların bir arada bulunması zorunludur. Bu şartlar, hem suçun niteliği hem de sanığın durumu ile ilgili belirli unsurları kapsar.
- Ceza Süresi ve Türü: HAGB kararı verilebilmesi için yargılamanın sonunda hükmedilen cezanın süresi 2 yıl veya daha az olmalıdır. Mahkeme, suç işleyen kişinin yargılaması sonunda kasten veya taksirle işlenmiş olsun, 2 yıldan fazla olmayan bir hapis veya adli para cezasına karar vermişse HAGB değerlendirilir. Çocukların işlediği suçlar açısından da bu süre aynıdır; hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için çocuk suçlarında da cezaların 2 yıl veya daha az olması gerekir.
- Sanığın Sabıka Kaydı: Sanık, daha önce kasten işlenmiş bir suçtan mahkum olmamış olmalıdır. Bu hüküm, HAGB’nin uygulanmasında sabıkasız kişilerin adli sicil kaydında temiz kalmasını sağlama amacı güder. Ancak, taksirle işlenmiş suçlar nedeniyle alınan mahkumiyetler HAGB’nin uygulanmasına engel teşkil etmez. Örneğin, bir kişinin trafik kazası nedeniyle taksirle ölüme sebebiyet vermekten mahkum olması, kasten işlenmemiş bir suç olduğundan HAGB uygulamasını engellemez. (Taksirle Öldürme Suçu Hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız.)
- Suç Nedeniyle Meydana Gelen Zararın Giderilmesi: Suç, mağdur veya kamu nezdinde zarara yol açmışsa, bu zararın aynen iade, tazmin veya suç öncesindeki hale getirme yollarıyla giderilmesi zorunludur. HAGB’nin devreye girebilmesi için zararın tamamen karşılanmış olması gerekmektedir. Ancak, zararın kısmen giderildiği hallerde mağdur veya müştekinin HAGB kararını kabul ettiğini beyan etmesi koşulu aranır. Manevi zararlar bu kapsamda sayılmaz; zarar kavramı yalnızca suçtan doğrudan kaynaklanan maddi zararı kapsar.
- Sanığın Suç İşlemeyeceği Yönünde Kanaat Oluşması: Mahkeme, sanığın kişiliği ve duruşma sırasındaki tutumları itibarıyla, tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varmış olmalıdır. Mahkeme, sanığın yargılama sürecindeki tutumunu değerlendirerek, gelecekte tekrar suç işlemeyeceği yönünde yeterli izlenime sahip olursa HAGB kararı verebilir.
- Sanık Hakkında Daha Önce HAGB Kararı Verilmemiş Olması: Ceza Muhakemesi Kanunu, aynı sanık hakkında iki kere HAGB kararı verilmesini engellemektedir. HAGB, deneme süresi içinde bir kere uygulanabilen bir kurumdur ve sanık hakkında ikinci bir HAGB kararı verilebilmesi için deneme süresinin sona ermesi ve yeniden HAGB gerekliliklerinin sağlanması zorunludur.
- Sanığın Kabul Etmesi Gerekliliği: HAGB kararının uygulanabilmesi için sanığın bu kararı kabul etmesi gerekmektedir. Mahkeme, şartlar oluşmuş olsa dahi, sanık HAGB’yi kabul etmediği sürece bu kararı zorunlu olarak uygulayamaz. Sanığın kabul beyanı, HAGB’nin uygulanması için olmazsa olmaz bir koşul olarak kabul edilmektedir.
HAGB, sanık hakkında yargılama sonunda verilecek mahkumiyet kararının doğuracağı sonuçları geçici olarak askıya alarak, sanığın topluma tekrar uyum sağlaması için bir fırsat tanır. Ancak, yukarıdaki şartların sağlanmadığı durumlarda HAGB’nin uygulanması kanunen mümkün değildir.
HAGB Kararı için Suça ve Sanığa Dair Şartlar Nedir ?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilebilmesi için hem işlenen suçun türü hem de sanığın belirli özellikleri bakımından çeşitli yasal şartların sağlanması gerekmektedir. Bu şartlar, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesinde ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir.
- Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Uygulanamayacağı Suçlar: HAGB’nin uygulanamayacağı belirli suçlar bulunmaktadır. Kanunda açıkça belirtilen bu suçlar için HAGB kararı verilemez. Örneğin, Disiplin Mahkemeleri Kanunu kapsamındaki disiplin suçları, karşılıksız çek düzenleme, imar kirliliğine neden olma, disiplin veya tazyik hapsi gerektiren eylemler HAGB kapsamı dışında tutulmaktadır. Aynı şekilde, Anayasanın 174. maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarındaki suçlar da HAGB kapsamı dışında bırakılmıştır.
- Cezanın Süresi: HAGB kararı verilebilmesi için sanığa hükmedilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezası olması gerekmektedir. Mahkeme, suçun niteliğine bakmaksızın, kasten veya taksirle işlenmiş olsa da, cezanın 2 yıl sınırını aşmadığı hallerde HAGB’yi değerlendirebilir. Çocuk sanıklar açısından da bu süre aynıdır ve çocuklar için de HAGB şartı olarak 2 yıllık ceza süresi sınırı uygulanmaktadır. Yine cezanın doğrudan adli para cezası olması durumunda da HAGB kararı verilebilmektedir.
- Sanığın Sabıka Kaydının Durumu: Sanığın daha önce kasten işlediği bir suçtan mahkumiyet almamış olması gereklidir. HAGB’nin en önemli uygulama şartlarından biri olan bu husus, sanığın sabıka kaydının kasti bir suçtan dolayı mahkumiyet içermemesi gerektiği anlamına gelir. Taksirle işlenen suçlar ise HAGB’ye engel teşkil etmez. Örneğin, trafik kazası veya iş kazası gibi taksirle işlenmiş fiiller nedeniyle alınan bir mahkumiyet, sanığın HAGB’den yararlanmasına engel değildir.
- Suç Nedeniyle Uğranan Zararın Giderilmesi: Suç mağduru veya kamu zarar görmüşse, bu zararın giderilmesi HAGB için gerekli bir koşuldur. Giderim yükümlülüğü, zarar görenin mağduriyetinin tam olarak karşılanmasını gerektirir. Suçtan kaynaklanan zarar aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin ile tamamen giderilmelidir. Ancak zararın kısmen karşılanması durumunda mağdurun HAGB kararına rıza göstermesi şarttır. Örneğin, bir malın çalınması durumunda, o malın aynen iadesi veya bedelinin ödenmesi zararın giderilmesi anlamına gelir. Ancak, yalnızca manevi zararlar bu kapsama dahil edilmez.
- Sanığın Tekrar Suç İşlemeyeceği Yönünde Kanaat: Mahkemenin sanığın tekrar suç işlemeyeceğine dair bir kanaate varması gerekmektedir. Mahkeme, sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutumları ile yeniden suç işleme potansiyelini değerlendirir. Mahkeme, sanığın suç işlemeyeceğine dair olumlu bir kanaat getirmediği durumda HAGB kararı veremez. Ancak, mahkemelerin genelde sanık hakkında olumsuz bir durum tespit edilmedikçe bu kanaati olumlu değerlendirdikleri görülmektedir.
- Sanık Hakkında Daha Önceden HAGB Kararı Verilmemiş Olması: Sanık, daha önce HAGB kararı verilmiş bir denetim süresi geçirmişse, bu durumda yeni bir HAGB kararı uygulanması mümkün değildir. HAGB, sanığa tanınan tek seferlik bir şans olarak kabul edilir. Özellikle, sanık hakkında daha önce bir HAGB kararı verilip denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlenmesi durumunda, HAGB tekrar uygulanamaz.
Bu şartların eksiksiz şekilde sağlanması durumunda HAGB kararı verilebilir ve bu karar ile sanık, belirtilen denetim süresi boyunca, herhangi bir suç işlememesi ve yükümlülüklere uyması halinde, ceza sonuçlarından korunmuş olur.
HAGB Kararında Denetim Süresi Ne Kadar ?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verildiğinde sanık, yasada öngörülen bir denetim süresine tabi tutulur. Bu süre zarfında sanığın kasıtlı bir suç işlememesi ve mahkemece belirlenen yükümlülüklere uygun davranması beklenir. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 231’e göre, yetişkin sanıklar için denetim süresi 5 yıl iken, 18 yaşından küçük çocuklar için bu süre 3 yıldır. Bu süre boyunca sanığın iyi halli davranış sergilemesi ve suçtan uzak durması, HAGB kararının etkili bir şekilde sonuçlanması açısından kritiktir.
Denetim süresi boyunca sanık, mahkemenin takdirine bağlı olarak bazı ek yükümlülüklere tabi tutulabilir. Bu yükümlülükler, genellikle sanığın suça yönelimini azaltmak ve toplum içerisinde daha sağlıklı bir süreç geçirmesini sağlamak amacıyla düzenlenir. Mahkeme, sanığın bir meslek veya sanat sahibi olmaması durumunda bir eğitim programına katılmasını veya bir meslek sahibi olması halinde belli bir işte çalışmasını zorunlu tutabilir. Ayrıca, sanığın belirli yerlere gitmesi veya gitmemesi ya da belli sosyal etkinliklerde bulunması gibi kısıtlamalar da denetim süresi boyunca mahkeme kararı ile uygulanabilir.
Sanığın denetim süresi boyunca kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun hareket etmesi ve kasıtlı bir suç işlememesi durumunda, HAGB kararı ile açıklanması geri bırakılan hüküm tamamen ortadan kaldırılır. Bu durumda dava düşer ve sanık, hakkında herhangi bir mahkumiyet hükmü bulunmamış gibi kabul edilir. HAGB’nin temel amacı olan sanığın ceza adalet sisteminden yararlanarak, bireysel bir rehabilitasyon süreci geçirmesi ve topluma kazandırılması bu şekilde sağlanmış olur.
Eğer sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işler veya kendisine verilen yükümlülüklere aykırı davranırsa, açıklanması geri bırakılan hüküm mahkeme tarafından açıklanır. Bu durumda sanık, mahkumiyet hükmünün tüm hukuki sonuçlarına katlanmak zorunda kalır. Mahkeme, denetim süresi boyunca sanığın davranışlarını ve bu süreçteki tutumunu göz önünde bulundurarak denetimli serbestlik tedbirlerini kısmen infaz etmeme kararı da alabilir. Bu şekilde, sanık denetim süresi boyunca iyi halli olduğunu gösterdiği takdirde, bazı cezai yaptırımlardan muaf tutulabilir.
Denetim süresinin uygulanması ve sonuçlanması, mahkemeye yapılabilecek itirazlar açısından da önemlidir. Sanık, bu süre boyunca davranışlarını denetim altında tutarak HAGB kararı ile tanınan bu ikinci şansı değerlendirme imkanı bulur. Denetim süresinin sonunda herhangi bir suç işlemediği ve yükümlülüklerine uyduğu tespit edilen sanık, adli sicil kaydına geçmeyecek bir netice ile karşılaşır ve HAGB kararı düşme ile sonuçlanır.
Denetim Süresi İçinde Yeniden Suç İşlenmesi ve Yükümlülüklere Uyulmaması Durumunda HAGB Kararı
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilen bir sanık, denetim süresi boyunca belirli yükümlülüklere ve yasal şartlara uymak zorundadır. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 231’e göre, denetim süresi içerisinde sanığın kasıtlı bir suç işlememesi ve kendisine yüklenen yükümlülüklere riayet etmesi gereklidir. Bu süre, yetişkinler için 5 yıl, 18 yaşından küçük çocuklar için ise 3 yıl olarak belirlenmiştir. Denetim süresi içerisinde sanığın yükümlülüklere aykırı davranması veya yeni bir suç işlemesi durumunda ise HAGB kararı farklı hukuki sonuçlar doğurur.
Sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi, HAGB kararının kaldırılması ve daha önce açıklanmamış hükmün mahkeme tarafından açıklanması sonucunu doğurur. Sanık hakkında denetim süresi boyunca işlediği suç nedeniyle verilen yeni bir mahkumiyet kararı, ilk HAGB kararının geçerliliğini yitirir ve ertelenen hüküm aynen uygulanır. Bu durumda, sanık yeniden yargılama yapılmaksızın mahkumiyetin tüm sonuçlarına katlanmak zorunda kalır ve hüküm, birebir açıklanarak infaz edilir. Ancak, mahkemenin bu noktada dikkat etmesi gereken husus, sanığın işlediği yeni suçun kasıtlı bir suç olması gerektiğidir; taksirle işlenen suçlar, HAGB kararının açıklanmasına neden olmaz.
Mahkeme, sanığın yükümlülüklere aykırı davranması durumunda ise bir değerlendirme yaparak, açıklanması geri bırakılan hükmün ne şekilde infaz edileceğine karar verir. Eğer sanık, denetim süresi boyunca yükümlülüklere riayet etmezse, mahkeme denetim süresi içinde sanığın durumu göz önünde bulundurarak cezanın infazını hafifletebilir. Bu durumda, mahkeme cezanın yarısına kadar olan kısmının infaz edilmemesi ya da cezanın ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi gibi seçenekler üzerinde karar verebilir.
Sanığın denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işleyip işlemediğine dair karar, mahkumiyetin kesinleşmesiyle belirlenir. Yargıtay, sanığın denetim süresi içinde işlediği suç nedeniyle hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmedikçe HAGB kararının açıklanamayacağını vurgulamaktadır. Bu kapsamda, sanığın yükümlülükleri ihlal etmesi veya denetim süresi içerisinde bir suç işlemesi halinde, mahkeme sanığın duruşmalarda savunma hakkını kullanmasını sağlamak adına yeni bir duruşma açabilir ve kararını yeniden değerlendirir.
Bu durum, HAGB kararının sanığa bir şans tanıyan yapısı ile de uyumludur. Sanık, HAGB kararı gereği denetim süresi boyunca kendisine tanınan bu ikinci şansı değerlendirerek yükümlülüklere uymak ve suç işlememek durumundadır. Ancak bu kurallar ihlal edildiğinde, HAGB kararı geçerliliğini yitirerek açıklanan hüküm sanığın adli siciline işlenir.
HAGB Kararının Niteliği ve Hukuki Sonuçları
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, sanığa yönelik olarak verilen cezanın geçici olarak askıya alınması anlamına gelir ve bu kararın hukuki yapısı, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 231’de açıklanmıştır. HAGB kararı, sanığın yükümlülüklerine uygun davranması ve denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlememesi halinde dava düşer ve sanığın sicilinde bir mahkumiyet olarak yer almaz. Bu yönüyle, HAGB kararı doğrudan bir mahkumiyet hükmü olarak kabul edilmez; sanık, bu kararla birlikte bir cezaya maruz kalmış gibi değerlendirilmeksizin bir tür denetim sürecine tabi tutulur.
HAGB kararı, sanığın medeni ve siyasi haklarını kısıtlayacak bir hüküm niteliğinde değildir. Sanık, HAGB kararı almış olsa dahi mahkumiyetin diğer hukuki ve sosyal etkilerinden muaf olur, yani bu karar kendisine ikinci bir şans tanır. Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere HAGB, sanığın lekelenmeme hakkına yönelik önemli bir koruma işlevi görür ve sanığın adli sicil kaydında bu karar yer almaz. HAGB ile verilen kararlar yalnızca özel bir kayıt sisteminde tutulur ve sanığın tekrar suça karışması durumunda mahkemeye erişim sağlanabilir.
HAGB kararı, CMK’nın 231. maddesi uyarınca hukuki sonuç doğurmaz; yalnızca hüküm müsadereye ilişkin ise, bu kısım infaz edilir. Müsadere kararı, HAGB kararının geçerliliğine rağmen infaz edilebilir bir hüküm olup, bu istisnai durumda, karar doğrudan sonuç doğurur ve uygulamaya geçer. Bu çerçevede, HAGB kararı kesin bir mahkumiyet olmadığı gibi, adli sicil kaydına da işlenmemesi sebebiyle, sanık sicili açısından temiz kalır. HAGB kararının ardından sanığın denetim süresi içerisinde yükümlülüklerine uygun davranması, HAGB kararının etkisini sürdürmesini sağlar; aksi halde denetim süresi içinde suç işlenmesi ya da yükümlülüklere aykırılık, askıdaki hükmün açıklanmasına yol açar.
Bu yönüyle, HAGB kararı sanığın denetim süresi sonuna kadar “askıda bir hüküm” olarak kalır. Sanık hakkında herhangi bir denetim süresi ihlali olmadığında, dava düşer ve böylece herhangi bir mahkumiyet hükmü doğmaksızın, sanık davadan önceki hukuki statüsüne döner. HAGB kararı, bu bağlamda sanığın ceza adalet sistemi ile olan ilişkisini olumlu anlamda sonlandırabilecek bir mekanizmadır ve sanığın sabıka kaydının korunmasına olanak tanır.
HAGB Kararına İtiraz, İstinaf ve Temyiz Edilir Mi ?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararına karşı, kararın gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde istinaf başvurusu yapılabilir. İstinaf talebi, bu süre içinde kararı veren mahkemeye dilekçe sunulması veya zabıt kâtibine beyanda bulunulması suretiyle gerçekleştirilir (CMK m.273/1). HAGB kararı, ilk derece mahkemesi sıfatıyla bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay tarafından verildiyse, temyiz yolu da açıktır. İstinaf ve temyiz yollarında, kararın hukuka uygunluğu usul ve esas açısından incelenir (CMK m.231/12).
Ancak, bazı HAGB kararlarına karşı istinaf ve temyiz başvurusu mümkün değildir. CMK m.272/3 ve CMK m.231/12'ye göre aşağıdaki hükümlere ilişkin HAGB kararlarına karşı istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz:
- Hapis cezasından çevrilmiş olan adli para cezaları hariç, sonuç olarak belirlenen adli para cezası 15.000 Türk Lirası dahil olmak üzere adli para cezasına mahkûmiyet kararlarına,
- Üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezası gerektiren suçlardan beraat kararlarına,
- Kanunlarda kesin olarak belirtilmiş hükümlere.
HAGB Kararının Adli Sicil (Sabıka) Kaydına Etkisi
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, sanık hakkında kurulan hükmün adli sicil kaydında (sabıka kaydında) yer almamasını sağlar. CMK’nın 231. maddesi kapsamında verilen HAGB kararları, adli sicil kaydında görünmez; bunun yerine yalnızca HAGB kararlarına özgü bir sistemde kayıt altına alınır. Bu özel kayıt, yalnızca savcılar, hakimler ve mahkemeler tarafından soruşturma veya kovuşturma sırasında erişilebilir niteliktedir. Bu sayede HAGB kararı, kamuya açık sabıka kaydında yer almadığı için kişisel, sosyal veya profesyonel hayatta engel teşkil etmez ve sanığın lekelenmeme hakkı korunmuş olur.
HAGB kayıtlarının görünmemesi özellikle iş başvuruları, memuriyet veya diğer resmi başvurularda adayın ceza hukuku bağlamında bir engel ile karşılaşmasını önler. Adli sicilde kayıt bulunmaması nedeniyle, HAGB kararının sonucu olan denetim süresi iyi halli olarak tamamlandığında davanın düşmesi ile birlikte sanığın sabıka kaydı da temiz kalır. Ancak denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi veya mahkemece yüklenen denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine uyulmaması durumunda HAGB kararı açıklanarak hüküm kesinleşir; bu durumda ceza adli sicil kaydına işlenir ve sabıka kaydı oluşturur.
HAGB kararları adli sicil kaydında görünmemekle birlikte, bu kayıtların varlığı bazı güvenlik soruşturmalarında dikkate alınabilir. Örneğin, güvenlik soruşturması yapılan bazı kamu görevlileri veya özel sektör çalışanlarının alımlarında HAGB kayıtlarına erişilebilmektedir. Özellikle memuriyete giriş, yüksek güvenlik gerektiren kamu pozisyonları ve bazı özel sektör iş başvurularında yapılan detaylı incelemelerde HAGB kayıtları önem kazanır. Bu nedenle, bazı kurumlar HAGB kaydına dayanarak güvenlik soruşturmasını olumsuz sonuçlandırabilmektedir.
Adli Sicil Kaydının Silinmesi Hakkındaki makalemizi okumak için tıklayınız.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Memurluğa ve Diğer Kamu Görevlerine Etkisi
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, kişinin kamu görevlerine kabulünde veya mevcut memuriyetinde kısıtlayıcı bir etkiye sahip değildir. HAGB kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 231. maddesi gereğince, sanık hakkında bir mahkumiyet kararı verilse dahi bu hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmasını engeller. Dolayısıyla HAGB kararı almış bir kişi, memurluk veya diğer kamu görevlerine giriş açısından yasal bir engelle karşılaşmaz. HAGB kararı, kişiye adeta ikinci bir şans tanıyarak lekelenmeme hakkını koruma amacı güder. CMK 231. maddeye göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması bir mahkumiyet hükmü doğurmadığından, kararın uygulandığı kişi hükümlü statüsüne girmez ve siciline de işlenmez. Bu durum memuriyet gibi kamu görevlerine erişimi koruyan bir işlev görür.
Ancak, kamu görevine kabul konusunda HAGB kararının etkisi, belirli suçlar ve pozisyonlar açısından farklılık gösterebilir. Örneğin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na göre cinsel suçlar veya belirli ağır suçlarla ilgili HAGB kararları memuriyet açısından engel teşkil edebilir. Danıştay’ın kararlarına göre, özellikle çocuklara karşı cinsel suçlar gibi ağır suçlarda HAGB kararı verilmiş olsa dahi, bu durum kişinin devlet memurluğuna kabulünü engelleyebilir. Danıştay 12. Dairesi’nin bir kararında (K:2021/560) çocuğun cinsel istismarı suçundan HAGB kararı alan bir kişinin memuriyet şartlarını taşımadığına hükmedilmiştir. Bu durum, HAGB kararının her ne kadar genel olarak kamu görevlerine engel oluşturmasa da, suçun niteliğine göre istisnai olarak değerlendirilebileceğini gösterir.
HAGB kararının memuriyet dışında milletvekilliği, avukatlık ve diğer meslek gruplarına da etkileri sınırlıdır. Örneğin, bir avukat hakkında HAGB kararı verilmesi halinde, ilgili fiil disiplin suçu oluştursa bile HAGB kararı nedeniyle disiplin sürecinin kesinleşmiş bir mahkumiyete dayandırılması beklenir. Bu durum, ilgili meslek mensubunun mesleğini icra etme hakkını koruma amacı taşır. Ayrıca HAGB kararının bir güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasında ortaya çıkması, uygulamada kurumlarca olumsuz bir kanaate yol açabilse de hukuki olarak kişinin memuriyet statüsünü etkilememesi beklenir.
HAGB Kararının Disiplin Hukukuna ve Meslek Gruplarına (Avukatlık) Etkisi
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, ilgili kişinin suçu işlediğine dair bir karar olmasına rağmen, disiplin hukuku açısından bazı sınırlamalar ve esneklikler getirmektedir. Disiplin hukuku, ceza hukuku ile paralel işleyen bir alan olduğundan HAGB kararı, kamu görevlileri veya meslek mensuplarına yönelik disiplin süreçlerini doğrudan etkilememekte; bu kararlar, idare ve ilgili meslek kurulları tarafından ayrıca değerlendirilmektedir. HAGB kararı, kesin bir mahkumiyet hükmü doğurmadığından disiplin hukuku kapsamında yapılan değerlendirmelerde, doğrudan bir sonuç doğurmayabilir. Ancak, kamu görevlilerinin HAGB kararı ile sonuçlanan fiilleri, görevleriyle doğrudan ilişkili olduğunda ya da kamusal hizmeti zedeleyen bir mahiyet taşıdığında, disiplin cezası alma ihtimalleri artmaktadır.
Örneğin, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 131. maddesi, bir kamu görevlisinin ceza mahkemesinde yargılanmasının disiplin işlemlerini bekletmeyeceğini ve mahkumiyet veya beraat durumunun da disiplin sürecinin sonucuna doğrudan etki etmeyeceğini belirtir. Disiplin hukuku, kamu düzenini sağlamak ve kamu görevlilerinin davranışlarını düzenlemek amacıyla ceza hukukundan bağımsız bir alan olarak işlev görmektedir. Bu kapsamda, HAGB kararı olan bir kamu görevlisinin fiili aynı zamanda disiplin suçunu oluşturuyorsa, bu fiil nedeniyle ilgili disiplin cezası verilebilir. Kamu görevlisinin yargılanması ve HAGB kararı ile sonuçlanması, disiplin sürecinde değerlendirilecek kanıt niteliği taşır ve kamu hizmetinin gereklerine aykırı bir tutum olarak değerlendirildiğinde disiplin cezası verilmesini engellemez.
Meslek grupları açısından da HAGB kararı, özellikle avukatlık mesleği için bazı sonuçlar doğurur. Avukatlar hakkında aynı fiil nedeniyle bir HAGB kararı verilmişse, Avukatlık Kanunu’nun 140. maddesi uyarınca, baro tarafından yürütülen disiplin soruşturması da HAGB kararı dikkate alınarak sonuçlandırılabilir. Ancak avukatların bu karara dayanarak disiplin cezası almaları için, haklarındaki kararın denetim süresinin sonunda kesinleşmesi beklenebilir. Böyle bir durumda, disiplin kurulları, suçun meslek onuruna aykırılık taşıyıp taşımadığını değerlendirerek meslekten çıkarma ya da geçici uzaklaştırma gibi kararlar alabilir. Ancak sanık hakkında HAGB kararı verilmiş olması, disiplin cezasını doğrudan engellemez; yalnızca kararın kesinleşme sürecini etkileyebilir.
Disiplin hukuku, HAGB kararı almış kamu görevlisi veya meslek mensubunun suçunu tüm yönleriyle değerlendirirken ceza yargılamasının sonucunu dikkate alır. HAGB kararının disiplin cezasına etkisinin olup olmadığı ise işlenen suçun mahiyetine, kamu görevlisinin pozisyonuna ve disiplin hukukunun gerekliliklerine bağlı olarak değişiklik gösterebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Tutuklama Nedeniyle Tazminat
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, sanığın belirli şartları sağlaması ve denetim süresini uygun şekilde tamamlaması halinde cezanın ortadan kalkması sonucunu doğurur. Bu nedenle, HAGB kararı alan sanıklar hakkında dava düşer ve adli sicil kaydına işlenmemesi nedeniyle sanığın hukuki durumu davadan önceki konumuna döner. Ancak, HAGB kararı öncesinde tutuklu kalınan sürelerin tazmin edilebilirliği, Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca bazı sınırlarla belirlenmiştir. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesi, bireylerin haksız tutuklama ve gözaltı gibi koruma tedbirleri nedeniyle devletten maddi ve manevi tazminat talep etmesine olanak tanır.
HAGB kararında sanık, suçunu kabul etmekle birlikte devletin sunduğu denetim süresi ve yükümlülüklere uyma koşullarını da kabul eder. Bu kabul nedeniyle HAGB verilen bir sanık, cezanın infazını içermeyen bir süreçte yer aldığından, haksız tutuklama nedeniyle tazminat talepleri doğrudan kabul edilmez. Sanık, denetim süresi sonunda suç işlememesi ve belirlenen yükümlülüklere uygun davranması halinde yeniden yargılamayı gerektirmeyecek şekilde HAGB kararı ortadan kalktığında ancak belirli şartlarda tazminat hakkına sahip olur. Bu bağlamda, mahkemeler, tazminat talebinde bulunacak sanığın denetim süresi boyunca cezaevinde kaldığı sürenin, sanık hakkında verilen ceza ile orantılı olup olmadığını dikkate alarak karar vermektedir.
Tutuklama ve diğer koruma tedbirleri ile kişi özgürlüğünün sınırlanmasına maruz kalan sanıklar, dava düşme kararından sonra bu tedbirlerden doğan zararlar için tazminat talep edebilir. Ancak, HAGB kararının ardından yalnızca fazla tutukluluk süresi nedeniyle bu tazminat hakkından yararlanmak mümkün olur. Mahkeme, yalnızca denetim süresi sonunda davanın düşmesi halinde fazladan tutukluluk için tazminat talebini kabul edecektir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mı, Cezanın Ertelenmesi mi Sanık Lehinedir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ve cezanın ertelenmesi, sanığın lehine sağlanan, ceza ve infaz sisteminin bireyselleştirilmesine yönelik farklı hukuki kurumlar olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alır. Bu iki kurum arasında, uygulanma şartları ve sanık açısından doğurduğu hukuki sonuçlar bakımından bazı önemli farklar bulunmaktadır. HAGB’de verilen karar, sanık için kesin bir mahkumiyet niteliği taşımaz; sanık denetim süresi içinde yükümlülüklere uygun davranırsa dava düşer ve sabıka kaydına işlenmez. Bu nedenle, sanığın HAGB sonrası herhangi bir hukuki kısıtlamaya uğramadan eski statüsüne dönebilmesi sağlanır. Bu özellik, HAGB’yi ertelemeden ayıran en önemli avantajlardan biridir.
Cezanın ertelenmesi ise verilen cezanın hukuki sonuçlarını doğurur. Yani, ertelenen ceza, sanık hakkında bir hüküm niteliği taşıdığından sanığın sabıka kaydına işlenir ve devlet memurluğu gibi belirli haklardan yararlanma durumunu doğrudan etkiler. Bu sebeple, cezanın ertelenmesi kararında sanık, denetim süresi içerisinde bir hükümlü statüsündedir ve bu süreçte kamu hizmetlerinde görev alması mümkün değildir. Sanığın lehine olan seçenek, bu sebeplerle genellikle HAGB’dir. HAGB, mahkumiyetin sanık üzerindeki sosyal ve hukuki etkilerini en aza indirdiğinden, bireysel ve mesleki yaşamında sorunlara yol açmadan sanığa ikinci bir şans verir. Erteleme halinde, sanık denetim süresi boyunca sabıka kaydında bir mahkumiyet kaydına sahip olarak değerlendirilir.
HAGB ve cezanın ertelenmesi arasındaki bu farklar, sanık lehine olan uygulamayı seçme sürecinde önemli bir kriterdir. HAGB kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile verilen cezanın doğrudan infaz edilmeyeceği güvence altına alınırken, sanık bir bakıma devletle toplumsal uyum sağlama yönünde taahhütte bulunur. Ancak sanık, denetim süresinde kasıtlı bir suç işlediği takdirde, HAGB kapsamında açıklanmayan hüküm devreye girer. HAGB’nin sanık lehine olmasını sağlayan bir diğer önemli unsur da, sanığın denetim süresi boyunca, mesleki yaşamını engelleyecek bir yükümlülükten muaf olmasıdır. Bu, erteleme ile HAGB arasındaki en belirgin farklardan biridir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kapsamında Hükmedilen Denetimli Serbestlik Tedbirleri
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi kapsamında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilen sanık, kanun gereğince belirli bir denetim süresine tabi tutulur. Bu denetim süresi içerisinde sanığın davranışları kontrol edilir ve yargıç tarafından uygun görülen bazı denetimli serbestlik tedbirlerine uyması gerekebilir. Denetim süresi, yetişkin sanıklar için beş yıl, çocuklar için ise üç yıl olarak belirlenmiştir. Sanığa uygulanacak denetimli serbestlik tedbirleri, sanığın yeniden topluma kazandırılması, suç tekrarının önlenmesi ve rehabilitasyon süreçlerine destek amaçlıdır. Yargıç, denetim süresi boyunca sanığın toplum düzenine uyum sağlaması adına bu tedbirleri yükleyebilir; ancak, tedbir yükleme kararı tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
HAGB kararı doğrultusunda uygulanan denetimli serbestlik tedbirleri farklı biçimlerde düzenlenebilir. İlk olarak, sanığın bir eğitim programına devam etmesi istenebilir. Meslek veya sanat sahibi olmayan bir sanığın, meslek sahibi olması ve ekonomik bağımsızlığını sağlaması amacıyla mesleki eğitim veya beceri kurslarına katılması zorunlu tutulabilir. Bu yükümlülüğün amacı, sanığın toplumsal uyum sürecine katkıda bulunmak ve suç tekrarını engellemektir.
İkinci bir denetim tedbiri olarak, meslek sahibi olan sanıklar için, bir kamu kurumu veya özel bir kuruluşta gözetim altında ücretli çalışma mecburiyeti getirilebilir. Bu tedbir, sanığın bir iş edinerek topluma katkıda bulunmasını ve geçimini sağlamasını hedefler. Gözetim altında çalıştırılan sanık, sosyal ilişkiler ve sorumluluk bilinci geliştirme yolunda da ilerleme kaydeder.
Üçüncü tedbir, belirli yerlere gitme veya gitmeme şartıdır. Bu kapsamda sanık, suçun işlenmesinde etkili olan veya yeniden suç işlemesine yol açabilecek çevrelerden uzak tutulur. Bu tedbirle sanığın, eski suç ortamlarından veya zarar görmesine yol açabilecek sosyal çevrelerden uzaklaşması amaçlanır. Mahkeme, sanığın sosyal ve psikolojik gelişimini olumsuz etkileyecek mekânlara gitmesini yasaklayabilir veya rehabilitasyona katkı sağlayacak belirli yerlere düzenli olarak gitmesini şart koşabilir. Örneğin, bağımlılıkla mücadele tedavisi gören bir sanık, rehabilitasyon merkezine devam etme yükümlülüğüne tabi tutulabilir.
Son olarak, yargıç, durumun gerektirdiği diğer uygun tedbirleri belirleyebilir. Bu, sanığın suçu işleme nedenine bağlı olarak, kişisel ihtiyaçlara göre şekillenen yükümlülükler olabilir. Yargıcın takdir yetkisine bağlı olarak sanığa bireysel veya grup danışmanlığı, sosyal hizmet desteği gibi özel programlar yüklenebilir. Sanığın bu yükümlülüklere uyum sağlaması, HAGB kararının olumlu sonuçlanması için önemlidir; zira denetim süresi boyunca tedbirlere uygun davranmayan sanık hakkında mahkeme hükmü açıklayabilir. Böyle bir durumda sanık, mahkemenin belirlediği yükümlülükleri ihlal ettiğinden dolayı daha ciddi hukuki sonuçlarla karşılaşabilir.
Denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması ve sanığın denetim süresince bu tedbirlere uygun davranması, HAGB kararının temel dayanaklarından biridir. Bu sebeple, sanık hem hukuki haklarını korumak hem de topluma yeniden uyum sağlamak adına denetimli serbestlik yükümlülüklerine titizlikle uymak zorundadır.
Sık Sorulan Sorular
2 Kez HAGB Kararı Verilir mi?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının bir kişiye ikinci kez verilmesi, yasal olarak bazı sınırlamalara tabidir. CMK 231. maddeye göre, hakkında HAGB kararı verilen bir sanığın denetim süresi (genellikle 5 yıl) içerisinde kasten başka bir suç işlemesi durumunda, aynı sanığa ikinci kez HAGB kararı verilmesi mümkün değildir. Ancak denetim süresi tamamlanmışsa ve yeni bir suç işlenmişse, şartların uygun olması durumunda HAGB kararı verilebilir. Kısacası, denetim süresi devam ederken aynı kişi için tekrar HAGB kararı uygulanamaz.
HAGB Memuriyete Engel mi?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı, kişinin adli sicil kaydında görünmez ve bir mahkûmiyet hükmü gibi yasal sonuçlar doğurmaz. Bu nedenle, HAGB kararı, kural olarak, memuriyete engel teşkil etmez. Ancak bazı istisnai durumlarda, örneğin kamu görevlilerinin cinsel suçlar gibi belirli suçlardan hüküm giymesi durumunda, HAGB kararı memuriyeti etkileyebilir. Ayrıca, bazı kamu kurumları güvenlik soruşturması sırasında HAGB kararını değerlendirmeye alabilir. Bu tür durumlarla karşılaşmamak için, HAGB kararının özellikle memuriyet açısından risklerini bilmek önemlidir.
HAGB Bozulursa Ne Olur?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı bozulursa, mahkemece geri bırakılan ceza hükmü açıklanır. Bu durum genellikle denetim süresi içinde sanığın kasten yeni bir suç işlemesi veya yükümlülüklerine aykırı davranması durumunda meydana gelir. Hüküm açıklandığında, geri bırakılan ceza aynen uygulanır ve sanık hakkında verilen ceza, mahkeme tarafından belirlenen infaz yöntemine göre yerine getirilir. Ancak mahkeme, sanığın denetim süresi içerisindeki durumu göz önüne alarak, cezanın bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir veya şartlar uygunsa cezayı erteleyebilir.
HAGB 5 Yıl Doldu, Ne Yapmalıyım?
Denetim süresi olan 5 yıl (veya çocuklar için 3 yıl) başarıyla tamamlandığında, HAGB kararı nedeniyle açılan dava düşer ve hüküm ortadan kalkar. Bu durumda, sanık hakkında hükmedilen ceza tamamen silinir ve kişi, hukuki olarak suç işlememiş kabul edilir. Beş yıllık süre dolduğunda mahkeme, dosya üzerinde inceleme yaparak dava dosyasının düşmesine karar verir.
HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi
AÇIKLAMALARIMIZ