Gözaltı Nedir ve Hukuki Dayanak
Ceza muhakemesi hukukunda "gözaltı", bir kişinin soruşturma kapsamında özgürlüğünün geçici olarak sınırlandırılması anlamına gelir. Bu işlem, bir suç şüphesi altında bulunan kişinin, hakkında yapılan işlemler tamamlanana kadar veya hâkim önüne çıkarılmasına kadar sürebilir. Gözaltı kararı, genellikle Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine, kolluk kuvvetleri (polis veya jandarma) tarafından yerine getirilir. Hukuken gözaltı, tutuklama gibi hâkim kararı gerektiren bir koruma tedbiri değildir. Bu yönüyle gözaltı kararı, savcının inisiyatifiyle alınabilir. Ancak bu kararın verilmesi için bazı şartların sağlanması gerekir; zira kişi özgürlüğüne doğrudan müdahale söz konusudur.
Gözaltı işleminin dayanağı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesidir. Buna göre gözaltı, yakalanan kişinin gerekli işlemler tamamlanana kadar geçici olarak alıkonması anlamına gelir. Ayrıca Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4. maddesi, bu işlemin kapsamını ve sınırlarını açıkça belirlemiştir. Yönetmelikte, gözaltının sağlık açısından zarar vermeyecek şekilde uygulanması gerektiği vurgulanmıştır.
Gözaltı tedbiri, kişisel bir işlem olup sadece hakkında suç şüphesi bulunan bireye yönelik uygulanabilir. Kişinin yerine başka bir aile bireyinin gözaltına alınması hukuka aykırıdır. Ayrıca bu işlem, geçici ve orantılı olmalıdır. Alternatif koruma tedbirleriyle amaca ulaşmak mümkünse gözaltı uygulanamaz. Gözaltı, ceza muhakemesinde delillerin korunması, şüphelinin kaçmasının önlenmesi ve soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için başvurulan temel tedbirlerden biridir.
Gözaltına Alma Şartları ve Sebepleri Nelerdir?
Gözaltı kararı, ceza muhakemesi sisteminde istisnai bir koruma tedbiri olup yalnızca belirli şartlar altında uygulanabilir. Bu şartlar, hem kişi özgürlüğüne yapılan müdahalenin hukuka uygun olmasını sağlar hem de keyfî uygulamaların önüne geçer. Gözaltına alma şartları, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesinin ikinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Buna göre, Cumhuriyet savcısının gözaltı kararı verebilmesi için iki temel unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir: şüphelinin bir suçu işlediğine dair somut delillerin bulunması ve bu tedbirin soruşturma açısından zorunlu olması.
Somut deliller, kişiyi belirli bir suçla ilişkilendirebilecek mahiyette olmalıdır. Yalnızca genel kanaat veya varsayımlar gözaltı kararı için yeterli kabul edilmez. Örneğin, kişinin olay yerinde bulunması, kamera kayıtları, tanık beyanları gibi veriler gözaltı için somut delil sayılabilir. Soruşturma yönünden zorunluluk ise, şüphelinin kaçma ihtimali, delilleri karartma riski veya muhakeme işlemlerine katılımının sağlanması gibi gerekçelerle ortaya çıkabilir.
Bazı durumlarda gözaltı işlemi, kimlik tespiti veya işlemlerin sağlıklı yürütülebilmesi için de uygulanabilir. Örneğin, şüphelinin yer gösterme, teşhis veya parmak izi alma gibi işlemlere katılması gerekiyorsa bu durum gözaltının gerekliliğini doğurabilir. Ancak bu tür hallerde dahi, daha hafif tedbirlerle amaca ulaşmak mümkünse gözaltına alma yoluna gidilmemelidir.
Gözaltına alma şartlarının gerçekleşmediği durumlarda, Cumhuriyet savcısı şüpheliyi davet yoluyla ifadesini almaya çağırabilir. Şüpheli kendiliğinden gelmediğinde ise zorla getirme kararı uygulanabilir. Bu durumlar da gözaltı kararı verilmesinin zorunlu olmadığını, her somut olayın koşullarına göre değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Gözaltı Kararı Kim Tarafından Nasıl Verilir?
Ceza muhakemesi hukukuna göre gözaltı kararı, kişinin özgürlüğünü geçici olarak sınırlayan önemli bir koruma tedbiridir ve yalnızca kanunda belirlenen yetkili makamlar tarafından verilebilir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, şüpheli hakkında gözaltı kararı verme yetkisi esas olarak Cumhuriyet savcısına aittir. Savcı, yakalanan kişi hakkında kolluk kuvvetlerinden gelen bilgileri değerlendirerek, somut delillere ve soruşturmanın zorunluluğuna dayalı olarak bu kararı yazılı biçimde verir.
Ancak, istisnai hallerde gözaltı kararı verme yetkisi mülki amirlerce belirlenen kolluk amirlerine de tanınabilir. Bu durum, özellikle şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzenini ciddi biçimde bozduğu toplumsal olaylar ve toplu suçlar kapsamında ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda, kolluk amirleri savcı talimatını beklemeksizin gözaltı kararı verebilir; ancak bu yetki yine de belirli şartlarla ve sınırlı süreyle kullanılabilir.
Uygulamada, gözaltı kararı çoğunlukla bir yakalama işlemini takiben verilir. Suçüstü hâlinde kolluk tarafından yakalanan kişi hakkında Cumhuriyet savcısına derhâl bilgi verilir ve savcının yazılı emri doğrultusunda işlem yapılır (CMK m.90/5). Bu aşamada düzenlenen tutanaklar, gözaltı kararının hukuki dayanağını oluşturur. Fakat kişi kendi isteğiyle kolluk birimine gelmişse, kolluk tarafından yakalama tutanağı düzenlenmesi ve sonrasında gözaltı kararı verilmesi hukuken tartışmalı bir durumdur; çünkü bu, fiili durumu gerçeğe aykırı şekilde belgelemek anlamına gelir.
Gözaltı kararı her hâlükârda yazılı olmalı ve kararın verildiği andan itibaren şüpheliye karşı uygulanan tüm işlemler yasal çerçevede yürütülmelidir. Keyfî uygulamaların engellenmesi açısından, karar sürecinde hukuk güvenliği ilkeleri gözetilmelidir.
Gözaltı Süresi Ne Kadardır?
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesi uyarınca, gözaltı süresi, yakalanan kişinin kollukta alıkonulabileceği azami süreyi ifade eder ve suçun niteliğine göre farklılık gösterir. Bireysel suçlarda, gözaltı süresi, kişinin yakalandığı andan itibaren en fazla 24 saat ile sınırlıdır. Buna ek olarak, şüphelinin en yakın hâkim veya mahkemeye sevki için gereken yol süresi en fazla 12 saat olabilir. Böylece, olağan koşullarda bireysel bir suç nedeniyle gözaltında kalınabilecek toplam süre 36 saati geçemez.
Toplu olarak işlenen suçlar bakımından gözaltı süresi farklı şekilde düzenlenmiştir. Aralarında iştirak iradesi olmasa bile üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenen fiiller “toplu suç” olarak kabul edilir. Bu gibi durumlarda, Cumhuriyet savcısı, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının fazlalığı gibi gerekçelerle gözaltı süresini uzatabilir. Kanuna göre, bu uzatma kararı her defasında bir günü geçmemek üzere en fazla üç kez verilebilir. Böylece toplam gözaltı süresi 4 güne kadar uzatılabilir.
Gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin karar, şüpheliye derhâl tebliğ edilmeli ve kişiye bu karara itiraz hakkı tanınmalıdır. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar da dâhil olmak üzere, genel gözaltı süresi hükümleri bu suçlar için de geçerlidir; çünkü Geçici 19. madde yürürlükten kaldırılmıştır.
Gözaltı süresi boyunca, kişinin özgürlüğünün kısıtlanması hukuki güvenceye tabi olup, sürenin dolması veya işlemlerin tamamlanması hâlinde kişi derhâl serbest bırakılmalı ya da hâkim önüne çıkarılmalıdır. Gözaltı süresi, gözaltı kararı, gözaltı süresi ve gözaltına alma şartları ile doğrudan bağlantılı bir koruma tedbiridir ve ancak kanuni sınırlara riayet edilerek uygulanabilir.
Gözaltı Kararına ve Süresine Nasıl İtiraz Edilir? Gözaltı Kararına İtiraz Dilekçesi Nereye Verilir ?
Gözaltı kararı ve bu kararın uzatılması, kişinin temel hak ve özgürlüklerine doğrudan müdahale eden koruma tedbirlerindendir. Bu nedenle Ceza Muhakemesi Kanunu, bu tür kararlara karşı itiraz yolunu düzenleyerek hukuki denetimin sağlanmasını öngörmüştür. 5271 sayılı CMK’nın 91. maddesinin beşinci fıkrasına göre, gözaltına alınan kişi, müdafii, yasal temsilcisi, eşi veya birinci ya da ikinci derece kan hısımları, gözaltı kararı veya gözaltı süresinin uzatılmasına karşı sulh ceza hâkimine başvurarak itiraz edebilir.
İtiraz, yazılı olarak yapılabileceği gibi sözlü olarak da beyan edilebilir ve bu beyan tutanağa geçirilir. Sulh ceza hâkimi, başvuruyu evrak üzerinden inceler ve en geç 24 saat içinde karar verir. Hâkim, yakalama veya gözaltı işleminin yerinde olduğunu değerlendirirse itirazı reddeder. Aksi takdirde, gözaltı kararı kaldırılır ya da şüphelinin Cumhuriyet savcılığına derhâl sevk edilmesine karar verilir. Bu süreçte şüphelinin gözaltı süresi dikkate alınarak hızlı hareket edilmesi zorunludur.
İtiraz hakkının etkili kullanılabilmesi için gözaltına alınan kişiye, gözaltı kararının ve varsa uzatma kararının içeriği derhâl tebliğ edilmelidir. Bu bildirim yapılmadığı takdirde, kişinin itiraz süresi etkin biçimde işlemeyeceğinden, gözaltı tedbiri hukuka aykırı hâle gelebilir. Dolayısıyla gözaltı kararı ve süresi, yalnızca uygulama açısından değil, denetim mekanizmaları açısından da Ceza Muhakemesi sürecinin kritik unsurlarından biridir.
Gözaltı Kararına İtiraz Dilekçesi
Gözaltı kararına itiraz dilekçesi
ANKARA SULH CEZA MAHKEMESİNE
Soruşturma No: 2025/……
GÖZALTI SÜRESİNE İTİRAZ EDEN: [Ad-Soyad]
Adres: [Açık adresiniz]
KONU: Haksız ve hukuka aykırı gözaltı işlemi ile süresinin uzatılmasına ilişkin itirazlarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR
- Ben, …………… ……………., …/…/19… doğumluyum ve …………………………. adresinde ikamet etmekteyim. ……… İnşaat firmasında yaklaşık 3 yıldır taşeron işçi olarak çalışıyorum.
- …/…/2025 tarihinde sabah işe giderken, mahallemdeki kontrol noktasında polisler tarafından durduruldum. Aynı sabah erken saatlerde yakındaki bir markette yaşanan hırsızlık olayına ilişkin olarak, yüz yapımın kamera kayıtlarındaki şahsa benzediği gerekçesiyle gözaltına alındım. Oysa ne olay yerinde bulundum ne de herhangi bir bağlantım söz konusu.
- Kamera kayıtları net olmamasına rağmen, tamamen fiziksel benzerlik iddiasıyla gözaltına alındım. Üzerimde suç unsuruna dair hiçbir delil yoktur. Savcılığa ifade vermeme rağmen, aradan üç gün geçmesine rağmen hâlâ salıverilmedim.
- Oysa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 91. maddesi uyarınca gözaltı süresi, yakalama anından itibaren en fazla 24 saat (ve toplu suçlarda 4 gün) olabilir. Ancak bu sürenin uzatılması için somut gerekçe ve hâkim kararı gerekmektedir. Bu koşullar oluşmadığı gibi, dosyada delil durumu da sabittir.
- Tutuklamaya gerekçe oluşturabilecek bir "kaçma şüphesi", "delil karartma" ya da "tanıklara baskı" gibi bir davranışım olmadı. 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinde belirtilen tutuklama şartlarının hiçbiri şahsım bakımından mevcut değildir. Sabit ikametim, düzenli işim ve sabıkasız geçmişim bulunmaktadır.
- Suçsuz yere gözaltında tutulmam aile düzenimi ve psikolojimi olumsuz etkilediği gibi, çalıştığım firmada da işten çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalmama neden olmuştur.
HUKUKİ NEDENLER: 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 91, 92, 95, 100, 101, 102, 118.
SONUÇ VE TALEP :
Yukarıda arz ve izah ettiğim sebeplerle, hakkımda tesis edilen gözaltı işleminin ve özellikle süresinin hukuka aykırı şekilde uzatıldığının değerlendirilerek, gözaltı kararının kaldırılmasına ve derhal serbest bırakılmama karar verilmesini arz ederim.
Tarih: …/…/2025
İtiraz Eden
[Ad-Soyad]
(İmza)
Gözaltındaki Kişilerin Hakları ve Uygulamalar
Gözaltı süreci, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini doğrudan etkilediğinden, Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili yönetmelikler kapsamında şüphelilere bir dizi koruyucu hak tanınmıştır. Bu hakların amacı, hem adil yargılanma ilkesini güvence altına almak hem de gözaltı uygulamalarında keyfiliği önlemektir. Gözaltına alınan kişi, kolluk birimine getirildikten sonra öncelikle doktor muayenesine tabi tutulur. Bu işlem, kişinin gözaltı anındaki sağlık durumunu belirlemek ve ileride ortaya çıkabilecek kötü muamele iddialarını önlemek amacı taşır. Gözaltı süresi sonunda da aynı işlem tekrar edilerek muayene sonuçları belgelenir.
Gözaltındaki kişi, avukatla görüşme hakkına sahiptir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Salduz ve Dayanan kararlarında da vurgulandığı üzere, şüpheliye ifade alma işlemi başlamadan önce ve işlem süresince müdafii ile görüşme ve onun yardımından yararlanma imkânı tanınmalıdır. Müdafi, şüpheli ile baş başa görüşebilir, ancak görüşme kolluğun gözetimi altında olabilir. Bu hak, özellikle çocuklar bakımından genişletilmiş olup, çocuk şüpheli talep etmese bile müdafiden yararlandırılır.
Gözaltındaki kişi, bir yakınına veya belirleyeceği bir kişiye gözaltına alındığını haber verme hakkına sahiptir. Yabancı uyruklu kişiler için ise, durumun kendi konsolosluklarına bildirilmesi esastır. Ayrıca gözaltındaki kişi, nezarethanede insan onuruna uygun biçimde barındırılmalı; sigara içmek, telefon kullanmak veya yakınlarıyla görüşmek gibi hakları ise sınırlamalara tabi tutulabilir. Bu konuda idari uygulamalar kolluk birimleri arasında farklılık gösterebilir.
Tüm bu uygulamalar, gözaltı kararı ve gözaltı süresi bakımından hukuka uygunluk denetimini doğrudan etkiler. Gözaltı sürecinde tanınan hakların ihlali hâlinde, şüpheli hukuki yollara başvurarak işlemden doğan zararların giderilmesini talep edebilir.
Hukuka Aykırı Gözaltı ve Tazminat Hakkı
Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca gözaltı kararı, yalnızca kanunda öngörülen usul ve esaslara uygun şekilde verildiği takdirde geçerlidir. Bu şartlara aykırı olarak gerçekleştirilen her gözaltı işlemi, hukuka aykırı nitelik taşır ve kişilerin anayasal haklarının ihlali anlamına gelir. Hukuka aykırı gözaltı, özellikle gözaltı süresinin aşılması, gerekli şartlar oluşmadan gözaltı uygulanması veya kişinin avukatıyla görüştürülmemesi gibi ihlaller sonucunda ortaya çıkabilir.
Bu tür durumlarda, gözaltına alınan kişinin tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. 5271 sayılı CMK’nın 141 ve devamı maddeleri uyarınca, kişi, özgürlüğünün haksız yere kısıtlandığını ileri sürerek devletten maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu tazminat talebi, asliye hukuk mahkemelerinde açılan dava yoluyla ileri sürülür. Özellikle gözaltı süresince maruz kalınan kötü muamele, işkence veya insan onuruna aykırı uygulamalar söz konusuysa, devletin sorumluluğu doğar. Bu konuda, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 2022/206 ve 2022/295 sayılı kararları da, kolluk kuvvetlerinin adli görevleri sırasında gerçekleştirdiği eylemlerden doğan zararların adli yargı mercilerinde görüleceğini açıkça belirtmiştir.
Ayrıca, gözaltında kötü muameleye maruz kalan kişi yalnızca tazminat talebinde bulunmakla kalmayıp, ilgili kolluk görevlileri hakkında ceza soruşturması açılmasını da talep edebilir. Bu süreç, kamu görevlisinin görevini kötüye kullanmasına ilişkin Türk Ceza Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilir. Sonuç olarak, hukuka aykırı gözaltı yalnızca bir özgürlük ihlali değil, aynı zamanda devletin tazmin yükümlülüğünü doğuran ciddi bir insan hakları ihlalidir.
Gözaltı Sürecinde Tutulan Kayıtlar ve Denetim Mekanizması
Gözaltı kararı ve gözaltı süresi boyunca yapılan tüm işlemler, hukuka uygunluğun denetlenebilmesi açısından kayıt altına alınmalı ve düzenli olarak kontrol edilmelidir. Bu gereklilik hem gözaltına alınan kişilerin haklarının korunması hem de uygulamada keyfîliğin önlenmesi açısından büyük önem taşır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 92. maddesi uyarınca, bu sürecin denetimi doğrudan Cumhuriyet başsavcıları veya onların görevlendireceği Cumhuriyet savcıları tarafından yürütülür. Savcılar, hem nezarethane koşullarını hem de gözaltı işlemlerine dair kayıtları düzenli olarak denetlemekle yükümlüdür.
Bu kapsamda savcılar, gözaltı işlemleri sırasında tutulan tüm kayıtları inceler; gözaltı süresi, kişilerin sağlık kontrolleri, avukatla görüştürülme zamanları, gözaltı başlangıç ve bitiş saatleri gibi ayrıntılar Nezarethaneye Alınanlar Defteri’ne işlenir. Ayrıca şüphelinin nezarethaneye alındığı andan itibaren yapılan her işlem tutanak altına alınmalı, ilgili formlar eksiksiz biçimde doldurulmalıdır. Gözaltı sonlandırıldığında ise kişinin serbest bırakıldığı ya da adli makamlara sevk edildiği bilgisi de kayıt altına alınmak zorundadır.
Bu kayıtların düzenli tutulması ve savcılık tarafından denetlenmesi, hem şeffaflığın hem de hesap verilebilirliğin sağlanmasına hizmet eder. Aynı zamanda, gözaltı süresine ilişkin ihlallerin önlenmesi ve kişisel hakların güvence altına alınması açısından da etkili bir koruma mekanizmasıdır. Gözaltı sürecinin hukuka uygun işleyip işlemediği, büyük ölçüde bu kayıtlar sayesinde değerlendirilebilmektedir.
Aynı Suç Nedeniyle İkinci Kez Gözaltı Mümkün mü?
Ceza Muhakemesi Kanunu, kişilerin keyfî biçimde yeniden gözaltına alınmasını önlemek amacıyla aynı suç nedeniyle ikinci kez gözaltı uygulanmasını kesin şartlara bağlamıştır. 5271 sayılı CMK’nın 91. maddesinin altıncı fıkrası, gözaltı süresi dolan ya da sulh ceza hâkimi kararıyla serbest bırakılan kişilerin aynı fiil nedeniyle tekrar gözaltına alınamayacağını açıkça düzenlemektedir. Bu koruma, sadece usule uygun şekilde serbest bırakılan kişileri kapsar ve ancak belirli bir istisna ile ortadan kalkar.
Kanuna göre, kişinin serbest bırakıldığı suçla ilgili olarak yeni ve yeterli delillerin elde edilmesi durumunda, Cumhuriyet savcısı tarafından yeniden gözaltı kararı verilebilir. Bu durumda, ilk gözaltı kararına dayanak oluşturmayan ve sonradan ortaya çıkan somut delillerin varlığı aranır. Aksi hâlde, aynı delil ve gerekçelerle kişiyi tekrar gözaltına almak hukuka aykırıdır ve kişi özgürlüğü bakımından ciddi bir ihlal teşkil eder.
Bu düzenleme, gözaltı süresi ile bağlantılı olarak, ceza muhakemesinde bireyin haklarını korumaya yönelik temel güvencelerden biridir. Aynı fiil sebebiyle ikinci kez gözaltına alma işlemi uygulandığında, kişi, işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek sulh ceza hâkimine başvurabilir ve gözaltı kararının iptalini talep edebilir. Bu çerçevede, gözaltı işlemleri titizlikle yürütülmeli ve her yeni uygulama somut delil temeline dayandırılmalıdır.
Gözaltı Kararı Adli Sicil ve GBT Kaydına İşler mi?
Gözaltı kararı, ceza muhakemesi hukukunda bir koruma tedbiri olup, kişinin suçluluğu sabit olmadan özgürlüğünün geçici olarak sınırlandırılmasını ifade eder. Bu nedenle gözaltı işlemi, mahkûmiyet kararıyla sonuçlanan yargılamalardan farklı olarak adli sicil kaydına, yani halk arasında bilinen adıyla sabıka kaydına işlenmez. 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na göre, adli sicil kaydına yalnızca kesinleşmiş mahkeme kararları, örneğin hapis cezaları, adli para cezaları veya güvenlik tedbirleri geçirilir. Bu bağlamda, gözaltı kararı henüz kişinin suçlu olduğunu gösteren bir hüküm niteliği taşımadığı için adli sicil kaydına yazılamaz.
Öte yandan, gözaltı işlemi Genel Bilgi Toplama (GBT) sistemi kapsamında kayıt altına alınabilir. GBT, emniyet teşkilatının kendi iç işleyişinde kullandığı bir veri tabanı olup, kişinin hakkında uygulanan yakalama, gözaltı ve benzeri tedbirleri içerir. Ancak GBT kaydı, mahkemeler tarafından kesin bir delil olarak kullanılmaz ve adli sicil kaydıyla aynı hukuki değere sahip değildir. Bu kayıtlar, yalnızca kolluk birimleri tarafından bilgi toplama ve risk değerlendirmesi amacıyla kullanılır.
Bu nedenle, gözaltına alınan bir kişinin ne sabıka kaydı oluşur ne de hakkında adli sicil bakımından olumsuz bir kayıt meydana gelir. Ancak uygulamada, GBT sistemindeki kayıtlar zaman zaman kişiler açısından sosyal ve mesleki sorunlara yol açabilmektedir. Bu durum, özellikle güvenlik soruşturmalarında ve kamu görevine girişte göz önünde bulundurulabilmektedir. Ancak hukuken, gözaltı kararı, sadece geçici bir tedbir niteliğinde olduğu için kişiye ceza verilmiş sayılmaz ve adli sicile herhangi bir etkisi yoktur.
Adli sicil kaydı nasıl sildirilir ?
Gözaltı Sonrası Hukuki Süreç Nasıl İşler?
Gözaltı kararı uygulandıktan sonra başlayan süreç, ceza muhakemesinin usule ilişkin hükümleri doğrultusunda yürütülür. Gözaltına alınan kişi, ilk olarak doktor muayenesine götürülerek sağlık durumu belgelendirilir. Bu işlem, hem kötü muamele iddialarını önlemek hem de gözaltı süresince meydana gelebilecek fiziksel müdahaleleri tespit edebilmek amacıyla zorunlu tutulmuştur. Ardından kişi, gözaltı süresi içinde ifade alma, teşhis, yer gösterme veya delil toplama işlemlerine tabi tutulabilir. Bu işlemler sırasında, şüphelinin müdafii ile görüşme hakkı saklıdır.
Cumhuriyet savcısı, gözaltı süresi içerisinde işlemleri tamamladıktan sonra şüpheli hakkında üç farklı karar verebilir. İlk olarak, hakkında delil yetersizliği veya başka bir koruma tedbirine gerek görülmeyen kişi, karakol aşamasında serbest bırakılabilir. İkinci ihtimal, savcılık, şüpheliyi doğrudan adliyeye sevk ederek ifadesini alabilir ve ardından serbest bırakabilir. Üçüncü olarak, savcılık, şüpheliyi tutuklama talebiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edebilir. Bu durumda şüpheli hakkında tutuklama veya adli kontrol gibi daha ağır koruma tedbirleri gündeme gelir.
Tüm bu süreç, gözaltı süresi dolmadan tamamlanmalıdır. Şayet gözaltı süresi sona ermiş ancak işlemler tamamlanmamışsa, Cumhuriyet savcısının yazılı kararıyla ek gözaltı süresi verilebilir. Ancak bu ek süreler yalnızca kanunda belirtilen hâllerde ve sınırlı olarak uygulanabilir. Gözaltı sonrası süreçte atılan her adım, şüphelinin hak ve özgürlükleri dikkate alınarak yürütülmeli ve hukukun temel ilkelerine uygun olmalıdır.
Gözaltı ile Tutuklama ve Yakalama Arasındaki Farklar
Ceza muhakemesi sisteminde yakalama, gözaltı ve tutuklama, şüphelinin özgürlüğünü sınırlayan ancak birbirinden farklı hukuki niteliklere sahip üç ayrı koruma tedbiridir. Bu tedbirlerin her biri farklı şartlarla uygulanır ve farklı makamlar tarafından karara bağlanır. Yakalama, bir kişinin suç işlediği şüphesiyle kolluk kuvvetleri veya herhangi bir kişi tarafından geçici olarak özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Yakalama, suçüstü hâlinde herkes tarafından yapılabilirken, diğer hallerde ancak Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkimin kararıyla uygulanabilir.
Yakalanan kişi hakkında gözaltı kararı, savcının yazılı emri ile verilir. Gözaltı, yakalanan kişinin hakkında yürütülecek adli işlemler süresince özgürlüğünün geçici olarak sınırlandırılmasıdır. Bu süreç, savcılığın talimatları doğrultusunda yürütülür ve azami süreyle sınırlıdır. Gözaltı süresi dolduğunda, kişi ya serbest bırakılır ya da mahkeme önüne çıkarılır. Gözaltı kararında aranan şart makul şüphedir ve delillerin toplanması ya da işlemlerin yapılabilmesi bakımından bu tedbirin zorunlu olması gerekir.
Tutuklama ise, hâkim kararıyla verilen daha ağır bir koruma tedbiridir ve yalnızca kuvvetli suç şüphesi ile birlikte tutuklama nedenlerinin bulunması hâlinde uygulanabilir. Tutuklama kararı, kişinin cezaevine gönderilmesini ve özgürlüğünden daha uzun süreli olarak yoksun bırakılmasını ifade eder. Gözaltı ve yakalama kararları geçici ve ön inceleme niteliğinde iken, tutuklama daha ciddi hukuki sonuçlar doğuran bir koruma tedbiridir.
Sonuç olarak, gözaltı kararı ve gözaltı süresi, yakalama işleminden sonra başlayan kısa süreli bir süreci ifade ederken; tutuklama, hâkimin takdirinde olan, daha uzun süreli ve ciddi sonuçlara yol açan bir işlemdir. Bu üç tedbir, birbirini tamamlayıcı nitelikte olsa da, uygulanma şartları, karar mercii ve hukuki sonuçları bakımından açık şekilde ayrılmaktadır.
Tutuklama kararına nasıl itiraz edilir ?
Gözaltı Sürecinde Nezarette Telefon ve Görüşme Serbest mi?
Gözaltı süresi boyunca şüphelinin temel hakları korunmakla birlikte, bazı hak ve özgürlüklerine kolluk tarafından belirli sınırlamalar getirilebilir. Bu sınırlamalar, hem soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi hem de kamu güvenliğinin korunması amacıyla uygulanır. Bu kapsamda, gözaltına alınan kişinin telefon kullanma, yakınlarıyla görüşme ve kişisel eşyaları üzerinde tasarruf hakkı kolluğun takdirine bağlı olarak kısıtlanabilir.
Gözaltı uygulamalarında şüphelinin en önemli iletişim hakkı müdafii (avukat) ile görüşme hakkıdır. Bu hak, 5271 sayılı CMK ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çerçevesinde koruma altına alınmış olup, mutlak niteliktedir. Ancak aile üyeleri veya arkadaşlarla görüşme hakkı, yasal bir zorunluluk olarak tanımlanmamıştır. Uygulamada ise bu konuda farklılıklar gözlenmektedir. Özellikle polis merkezlerinde, kolluk zaman zaman şüphelinin yakınlarıyla kısa süreli görüşmesine izin verebilmekte, ancak organize suçlar, terör ve narkotik birimlerinde bu görüşmelere genel olarak izin verilmemektedir.
Ayrıca gözaltına alınan kişilerin üzerindeki telefon, saat, cüzdan gibi kişisel eşyalar kolluk tarafından teslim alınır ve nezaret süresince bu eşyalara erişim kısıtlanır. Bu, şüphelinin dış dünya ile iletişimini sınırlandırarak delil karartma veya kaçma riskini azaltma amacı taşır. Telefonla görüşme hakkı, cezaevi şartlarında belirli kurallara tabi olarak tanınmış olsa da, gözaltı sürecinde böyle bir hak mevzuatta açıkça düzenlenmemiştir.
Bu nedenle, gözaltı süresi boyunca şüphelinin telefonla görüşmesi veya ailesiyle doğrudan temas kurması istisnai durumlar dışında mümkün değildir. Ancak bu kısıtlamalar, gözaltı kararı gibi tedbirlerin geçici niteliği dikkate alınarak orantılılık ilkesi çerçevesinde uygulanmalıdır.
Av. Muhammet Ali BEYHAN