Tutuklama Nedir? Hukuki Tanımı ve Kapsamı
Tutuklama, ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek, delilleri korumak ve yargılamanın sağlıklı şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla başvurulan bir koruma tedbiridir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesine göre, tutuklama ancak belirli şartlar altında ve hakim kararıyla uygulanabilir. Savcılığın yakalama kararı çıkarma yetkisi bulunmakla birlikte, tutuklama kararı verme yetkisi yalnızca mahkemelere aittir.
Ceza muhakemesinde tutuklama geçici bir tedbir olup, bir mahkumiyet kararı anlamına gelmez. Şüpheli, soruşturma aşamasında suç işlediği iddia edilen kişi iken, sanık ise kovuşturma aşamasında hakkında dava açılan kişiyi ifade eder. Dolayısıyla, tutuklama kararı şüpheli veya sanığın suçlu olduğu anlamına gelmez; sadece yargılamanın sağlıklı ilerleyebilmesi için alınmış bir önlemdir.
Tutuklama kararları soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma aşamasında ise davanın görüldüğü mahkeme tarafından verilir. Ancak tutuklama, en son çare olarak değerlendirilmelidir. Mahkeme, adli kontrol tedbirleriyle de yargılamanın sağlıklı yürütülebileceğine kanaat getirirse, tutuklama yerine bu tedbirlere başvurmalıdır.
Tutuklama Kararını Kim Verir?
Tutuklama kararı, yalnızca mahkemeler tarafından verilebilen bir koruma tedbiridir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesi uyarınca, soruşturma aşamasında tutuklama kararı vermeye yetkili mercii Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma aşamasında ise davanın görüldüğü ceza mahkemesidir.
Cumhuriyet savcılarının tutuklama kararı verme yetkisi bulunmamaktadır. Ancak savcı, delillerin toplanması ve şüphelinin kaçmasını önlemek amacıyla mahkemeden tutuklama talep edebilir. Mahkeme, savcının talebini değerlendirerek, tutuklama için gerekli şartların oluşup oluşmadığını inceler ve buna göre karar verir.
Ceza yargılamasında tutuklama, sanık veya şüpheli hakkında kesin bir hüküm niteliğinde değildir. Aksine, geçici bir tedbir olup, yargılamanın düzgün şekilde yürütülmesi amacıyla uygulanmaktadır. Tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerinin yeterli olması halinde, mahkeme tutuklama kararı veremez (CMK m.109). Bu nedenle, hâkim veya mahkeme, her somut olayda tutuklamanın gerekliliğini ve orantılılığını değerlendirmek zorundadır.
Tutuklama kararları, gerekçeli olmak zorundadır. Mahkeme, kuvvetli suç şüphesinin varlığını, tutuklama nedenlerini ve adli kontrol tedbirlerinin neden yetersiz olduğunu somut delillerle açıklamalıdır. Keyfi tutuklamaların önüne geçilmesi amacıyla, tutuklama kararlarına karşı itiraz hakkı da tanınmıştır (CMK m.101/5, m.104).
Tutuklama Kararına İtiraz Dilekçesi
Tutukluluğa İtiraz Dilekçesi Av.Muhammet Ali BEYHAN
ANKARA ...SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO: …/…
TUTUKLAMAYA İTİRAZ EDEN ŞÜPHELİ: … (T.C. No: …)
ADRES: … / Ankara
KONU: Hakkımda verilen … tarihli tutuklama kararına itirazlarımın sunulması ve tahliyeme karar verilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR
Sayın Mahkemeniz tarafından hakkımda verilen tutuklama kararı, hukuka, Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırıdır. Mevcut delil durumu, kaçma veya delilleri karartma ihtimalimin bulunmaması, tutuklamanın bir tedbir olmasına rağmen fiilen cezaya dönüşmesi gibi hususlar göz önüne alındığında, tahliyeme karar verilmesi gerekmektedir.
1. CMK ve Anayasa’ya Göre Tutuklama Koşulları Oluşmamıştır
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesine göre tutuklama kararı verilebilmesi için:
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması,
- Şüphelinin kaçma veya saklanma şüphesinin bulunması,
- Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ihtimalinin olması,
- Tanıklar, mağdurlar veya diğer kişiler üzerinde baskı kurma tehlikesinin bulunması gerekmektedir.
Ancak somut olayda, bu şartların hiçbiri oluşmamıştır. CMK 100/1 uyarınca tutuklama için öncelikle kuvvetli suç şüphesi gerekmektedir. Oysa ki hakkımda somut, kesin ve inandırıcı bir delil bulunmamaktadır. Suçlamalar tamamen varsayıma dayanmaktadır.
2. Anayasa ve AİHS Kapsamında Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği İhlal Edilmektedir
Anayasa’nın 19. maddesi, kişilerin özgürlük ve güvenlik hakkını düzenlemekte olup, “suçluluğu mahkeme kararıyla sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmünü içermektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesi, kişinin hürriyetinin ancak hukuka uygun gerekçelerle kısıtlanabileceğini belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında da tutuklamanın istisnai bir tedbir olduğu ve mümkün olan en kısa sürede kaldırılması gerektiği vurgulanmaktadır.
AİHM kararlarında da belirtildiği üzere, başka bir önlemle tutuklamadan sağlanacak fayda elde edilebiliyorsa, tutuklama yerine alternatif tedbirler uygulanmalıdır. Ancak Sayın Mahkemeniz, adli kontrol tedbirleri değerlendirilmeden doğrudan tutuklama kararı vermiştir.
3. Kaçma Şüphem Bulunmamaktadır
CMK 100/2-a gereğince, bir kişi hakkında tutuklama kararı verilebilmesi için kaçma şüphesini doğuracak somut olguların bulunması gerekir. Oysa ki:
- Sabit bir ikametgahım ve düzenli bir hayatım bulunmaktadır.
- Bugüne kadar adli makamlardan kaçmayı gerektirecek hiçbir eylemde bulunmadım.
- Pasaportum bulunmamaktadır ve yurt dışına çıkma planım yoktur.
Bu nedenle kaçma şüphem olduğu yönündeki gerekçeler dayanaksızdır.
4. Delil Karartma veya Tanıkları Etkileme Şüphem Bulunmamaktadır
CMK 100/2-b gereği tutuklama kararına gerekçe olarak delilleri yok etme, gizleme, değiştirme veya tanıklar üzerinde baskı kurma ihtimali gösterilmelidir. Ancak soruşturmanın mevcut aşamasında:
- Suça ilişkin tüm deliller adli mercilere intikal etmiştir.
- Toplanacak yeni bir delil bulunmamaktadır.
- Soruşturmanın bu aşamasında, benim herhangi bir müdahalem mümkün değildir.
Bu durum, tutukluluğumun hukuki dayanağının olmadığını açıkça göstermektedir.
5. Tutuklama, Fiilen Bir Cezaya Dönüşmüştür
CMK ve Anayasa hükümleri gereğince tutuklama bir tedbirdir, ceza değildir. Ancak tutukluluk sürecim henüz yargılanmadan fiili bir cezaya dönüşmüştür.
Anayasa’nın 38. maddesi gereğince, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Ancak ben henüz yargılama sürecinde olmama rağmen, özgürlüğüm kısıtlanarak adeta cezalandırılmaktayım.
6. Tutuklama Yerine Adli Kontrol Tedbirleri Uygulanabilir
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesi, tutuklamaya alternatif olarak adli kontrol tedbirlerini öngörmektedir. Bu kapsamda, mahkemeniz uygun görürse:
- Yurt dışına çıkış yasağı,
- Haftalık veya aylık imza yükümlülüğü,
- Belirli yerlere giriş yasağı gibi adli kontrol tedbirleri uygulanarak tutuksuz yargılanmam sağlanabilir.
Ancak mahkemeniz, adli kontrol tedbirlerini değerlendirmeden doğrudan tutuklama kararı vermiştir, bu durum hem Anayasa'ya hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır.
7. Tutukluluğum Nedeniyle Büyük Mağduriyet Yaşıyorum
- Tutukluluk halim çalışma hayatımı olumsuz etkilemekte, iş yerimle olan bağlantımı koparmaktadır.
- Ailem maddi ve manevi olarak büyük mağduriyet yaşamaktadır.
- Tutuksuz yargılanmam halinde mahkeme sürecine uyacağımı ve her çağrıldığımda adli mercilere gelerek gerekli işlemleri yerine getireceğimi beyan ederim.
SONUÇ VE TALEP
Yukarıda açıkladığım tüm nedenlerle;
- Hakkımda verilen tutuklama kararının kaldırılmasına ve bihakkın tahliyeme karar verilmesine,
- Sayın Mahkemeniz aksi kanaatte ise CMK 109 kapsamında adli kontrol hükümleri uygulanarak tutuksuz yargılanmamın sağlanmasına,
Karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
…/…/2025
Şüpheli
(İsim-Soyisim)
(İmza)
Tutuklama Şartları Nelerdir? (CMK m.100)
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesi, tutuklama kararının verilebilmesi için bazı temel şartlar öngörmektedir. Bir kişinin tutuklanabilmesi için şu unsurların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
- Kuvvetli Suç Şüphesi: Tutuklama kararı, ancak şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması halinde verilebilir. Bu delillerin, kişinin suçu işlediğine dair yüksek bir ihtimal oluşturması gerekmektedir.
- Tutuklama Nedeni: Kuvvetli suç şüphesi tek başına tutuklama için yeterli değildir. Ayrıca, kişinin kaçma ihtimali veya delilleri karartma riski gibi tutuklama nedenlerinden birinin varlığı da aranır. CMK m.100/2’ye göre, şüpheli veya sanığın kaçma şüphesini doğuracak somut olguların varlığı veya delillerin yok edilmesi ya da değiştirilmesi ihtimali, tutuklama nedeni olarak kabul edilmektedir.
- Katalog Suçlar: CMK m.100/3’te bazı ağır suçlar katalog suç olarak belirlenmiştir. Eğer bu suçlardan biri söz konusu ise, ayrıca kaçma veya delil karartma riski aranmaksızın tutuklama nedeni var sayılır. Örneğin, kasten öldürme (TCK m.81), yağma (TCK m.148), uyuşturucu ticareti (TCK m.188) gibi suçlar katalog suçlar arasındadır.
- Tutuklama Tedbirinin Orantılı Olması: Tutuklama, en ağır koruma tedbiri olduğu için, bu tedbire başvurmadan önce daha hafif tedbirlerin yeterli olup olmadığı değerlendirilmelidir. Adli kontrol tedbirleriyle (CMK m.109) yargılamanın sağlıklı yürütülmesi mümkünse, mahkeme tutuklama kararı veremez.
Bu şartların tamamının gerçekleşmesi halinde, soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimliği, kovuşturma aşamasında ise davanın görüldüğü ceza mahkemesi tarafından tutuklama kararı verilebilir.
Tutuklama, ceza muhakemesi hukukunda geçici bir koruma tedbiri olup, sanığın suçluluğunu kesinleştiren bir yaptırım değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesi uyarınca, tutuklama yalnızca belirli şartlar altında uygulanabilir ve sanığın özgürlüğünü geçici olarak kısıtlayan bir önlemdir.
Tutuklamanın hukuki niteliği, masumiyet karinesi ile doğrudan ilişkilidir. Anayasa’nın 38. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/2 maddesi, herkesin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşene kadar masum sayılacağını hükme bağlamaktadır. Dolayısıyla, tutuklama bir ceza infazı değil, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini temin etmek için başvurulan bir tedbirdir.
Ayrıca, tutuklama tedbirinin geçici olduğu unutulmamalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı üzere, tutuklama süresi makul bir sınır içinde kalmalı ve keyfi şekilde uzatılmamalıdır. CMK’nın 102. maddesi, tutukluluk süresinin soruşturma ve kovuşturma evrelerinde belirli sınırları aşamayacağını hükme bağlamaktadır.
Öte yandan, CMK 108. madde gereğince, mahkemeler tutukluluk durumunu en geç 30 günde bir gözden geçirmek zorundadır. Eğer tutuklama nedenleri ortadan kalkmışsa, sanığın derhal tahliye edilmesi gerekmektedir.
Tutuklama Kararının Amacı ve Dayanakları
Tutuklama, ceza yargılamasında sanık veya şüphelinin kaçmasını önlemek, delillerin güvenliğini sağlamak ve yargılamanın sağlıklı şekilde yürütülmesini temin etmek amacıyla uygulanan geçici bir koruma tedbiridir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesi, tutuklamanın ancak belirli şartlar altında ve belirli amaçlarla uygulanabileceğini hükme bağlamıştır.
Tutuklama kararının temel amaçları şunlardır:
- Delillerin Korunması: Ceza muhakemesinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için delillerin güvenliği esastır. Şüpheli veya sanığın delilleri yok etme, değiştirme veya tanıkları etkileme ihtimali varsa, tutuklama kararı verilebilir.
- Kaçmanın Önlenmesi: Suçun niteliği ve şüpheli ya da sanığın geçmişi dikkate alındığında, kaçma şüphesi bulunuyorsa, yargılamanın sekteye uğramaması adına tutuklama tedbiri uygulanabilir. Ancak, kaçma şüphesinin somut olgularla desteklenmesi gerekmektedir.
- Kamu Düzeni ve Güvenliğin Sağlanması: Bazı suçlar toplum açısından ciddi bir tehlike arz edebilir. Bu gibi durumlarda, kamu düzeninin korunması amacıyla tutuklama kararı alınabilir.
Hukuki dayanaklar açısından, CMK m.100 ve devamı maddeleri tutuklama tedbirinin şartlarını ve uygulanma sürecini düzenler. Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesi, kişilerin keyfi olarak özgürlüklerinden mahrum bırakılamayacağını hükme bağlamaktadır. Ayrıca, AİHM içtihatlarına göre, tutuklama ancak "ilgili ve yeterli" gerekçelere dayanmalı ve ölçülü olmalıdır.
Tutuklama, kesinleşmiş bir ceza infazı olmadığı için en son çare (ultima ratio) olarak uygulanmalıdır. Mahkemeler, adli kontrol tedbirleriyle (CMK m.109) yargılamanın sağlıklı yürütülüp yürütülemeyeceğini değerlendirmeli ve tutuklama yerine daha hafif tedbirlere öncelik vermelidir.
Tutuklama Nedeni Sayılan Katalog Suçlar (CMK m.100/3)
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 100. maddesinin 3. fıkrasında, tutuklama nedeni varsayılan suçlar belirlenmiştir. Bu suçlar, uygulamada “katalog suçlar” olarak adlandırılmaktadır. Katalog suçlar, işlendiklerine dair somut delillere dayalı kuvvetli şüphe bulunması halinde ayrıca kaçma veya delil karartma riski aranmaksızın tutuklama nedeni kabul edilir.
CMK m.100/3’te yer alan katalog suçlar şunlardır:
- Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (TCK m.76, 77, 78)
- Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (TCK m.79, 80)
- Kasten öldürme (TCK m.81, 82, 83)
- İşkence (TCK m.94, 95)
- Cinsel saldırı (TCK m.102 -birinci fıkra hariç-)
- Çocukların cinsel istismarı (TCK m.103)
- Yağma (Gasp) (TCK m.148, 149)
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (TCK m.188)
- Silahla tehdit (TCK m.106/2)
- Devletin güvenliğine karşı suçlar (TCK m.302-308)
- Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar (TCK m.309-315)
- Silah kaçakçılığı, zimmet, kaçakçılık, orman yakma, banka zimmeti gibi bazı özel kanunlarda düzenlenen suçlar
Bu suçlardan birinin işlendiğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde, şüpheli veya sanığın kaçma veya delil karartma ihtimali ayrıca değerlendirilmeden tutuklama kararı verilebilir. Ancak, mahkemenin her somut olayda tutuklamanın gerekliliğini ve ölçülülüğünü değerlendirmesi zorunludur.
Ayrıca, katalog suçlar dışındaki suçlar için şüphelinin kaçma veya delil karartma ihtimalinin varlığı somut olgularla ispatlanmadıkça tutuklama kararı verilemez. Mahkeme, adli kontrol tedbirlerinin yeterli olup olmadığını da göz önünde bulundurmalıdır (CMK m.109).
Tutuklama Kararı Verilemeyecek Haller ve Yasal Sınırlamalar
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), belirli durumlarda tutuklama kararı verilmesini yasaklamaktadır. Tutuklama, kişinin özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlayan bir tedbir olduğundan, yalnızca hukuki gereklilikler sağlandığında uygulanabilir. CMK m.100/4, hangi hallerde tutuklama kararı verilemeyeceğini açıkça düzenlemiştir.
Tutuklama yasağı bulunan durumlar şunlardır:
- Sadece Adli Para Cezası Öngörülen Suçlar: Eğer işlenen suçun karşılığı yalnızca adli para cezası ise, mahkeme tutuklama kararı veremez. Özgürlüğü kısıtlayan bir tedbirin, para cezası gerektiren suçlar için uygulanması orantılı olmayacaktır.
- Hapis Cezasının Üst Sınırı 2 Yılı Aşmayan Suçlar: İşlenen suçun kanundaki hapis cezası üst sınırı 2 yıldan fazla değilse, tutuklama uygulanamaz. Bu kuralın istisnası, suçun vücut dokunulmazlığına karşı işlenmiş olmasıdır.
- Orantılılık İlkesi: CMK m.100/1’e göre, işlenen suçun niteliği ve beklenen cezanın ağırlığı göz önünde bulundurularak tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığı değerlendirilmelidir. Eğer tutuklama kararı, suçun önemine kıyasla orantısız bir yaptırım oluşturuyorsa, mahkeme bu tedbire başvuramaz.
- Adli Kontrol Yeterli Olursa Tutuklama Uygulanamaz: CMK m.109, tutuklamanın en son çare (ultima ratio) olması gerektiğini vurgulamaktadır. Eğer adli kontrol tedbirleri uygulanarak sanığın yargılama sürecine katılımı sağlanabiliyorsa, tutuklama yerine bu tedbirlere başvurulmalıdır.
Bu sınırlamalar, kişinin haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakılmasını önlemek ve yargılamanın adil şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla getirilmiştir. Ayrıca, Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesi, tutuklamanın keyfi bir tedbir olarak uygulanmasını yasaklamakta ve temel hakların korunmasını güvence altına almaktadır.
Tutuklama Sorgusu ve Şüphelinin Temel Hakları
Tutuklama, şüpheli veya sanığın özgürlüğünü kısıtlayan bir tedbir olduğundan, hukuki güvencelerle sınırlandırılmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 101. maddesine göre, tutuklama kararı verilmeden önce, şüpheli veya sanığın mahkeme huzurunda sorgulanması gerekmektedir. Tutuklama sorgusu sırasında, kişinin savunma hakkı ve temel özgürlükleri korunmalıdır.
CMK m.147, şüpheli veya sanığın sorgu sırasında sahip olduğu temel hakları açıkça düzenlemiştir:
- Avukat Yardımından Yararlanma Hakkı: Şüpheli veya sanık, kendisini bir müdafi (avukat) aracılığıyla savunma hakkına sahiptir. Maddi durumu elverişli olmayan kişilere, baro tarafından ücretsiz avukat atanabilir. Tutuklama sorgusu yapılmadan önce, şüpheliye bu hakkı hatırlatılmalıdır.
- Susma Hakkı: Şüpheli veya sanık, kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında açıklama yapmamayı tercih edebilir. Susma hakkını kullanması, suçluluğuna delil olarak kabul edilemez (CMK m.147/1-e).
- Delillerin Toplanmasını Talep Etme Hakkı: Şüpheli veya sanık, aleyhine sunulan delillere karşı, lehine olan delillerin de toplanmasını talep edebilir. Mahkeme, bu talebi dikkate alarak yargılamayı sürdürmelidir (CMK m.147/1-f).
- Savunma Hakkı: Tutuklama kararına temel teşkil eden iddialar hakkında şüpheliye ayrıntılı bilgi verilmeli ve kendisini savunma imkânı tanınmalıdır. Kişi, aleyhindeki suçlamalarla ilgili açıklamalar yaparak lehine olan hususları öne sürebilir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesi ve Anayasa’nın 19. maddesi de kişinin hukuka aykırı şekilde tutuklanmasını engellemek için belirli güvenceler getirmiştir. Bu doğrultuda, şüpheli veya sanığın tutuklama sorgusunda temel hakları ihlal edilirse, verilen tutuklama kararı hukuka aykırı hale gelebilir ve itiraz edilerek kaldırılabilir.
Tutuklama Kararında Gerekçe Nasıl Olmalıdır?
Tutuklama, şüpheli veya sanığın özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlayan bir tedbir olduğundan, verilen kararın gerekçelendirilmesi zorunludur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 101. maddesi, tutuklama kararlarının açık, somut ve hukuki gerekçelere dayanması gerektiğini hükme bağlamaktadır.
CMK m.101/2’ye göre, bir tutuklama kararında şu unsurlar açıkça belirtilmelidir:
- Kuvvetli Suç Şüphesini Gösteren Deliller: Tutuklama kararı verilebilmesi için öncelikle, şüpheli veya sanığın suç işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu gösterilmelidir. Bu şüphe, soyut iddialara değil, somut delillere dayanmalıdır.
- Tutuklama Nedenlerinin Mevcudiyeti: CMK m.100 kapsamında belirlenen kaçma riski, delil karartma ihtimali veya katalog suçlar gibi tutuklama nedenlerinden en az birinin var olduğu açıkça ortaya konulmalıdır.
- Tutuklama Tedbirinin Ölçülü Olması: Mahkeme, adli kontrol tedbirlerinin (CMK m.109) yeterli olup olmadığını değerlendirmeli ve tutuklamanın zorunlu olduğunu gerekçelendirmelidir. Eğer daha hafif tedbirlerle yargılama yürütülebiliyorsa, tutuklama kararı verilemez.
- Somut Olgularla Desteklenmesi: Kararda, şüpheli veya sanığın hangi fiilleri veya davranışları nedeniyle tutuklama nedenlerinin oluştuğu açıkça açıklanmalıdır. Örneğin, kişinin yurt dışına kaçmaya çalıştığına dair bir delil varsa, bu durum gerekçeye eklenmelidir.
Tutuklamaya İtiraz Süresi
Tutuklama kararı, şüpheli veya sanığın özgürlüğünü doğrudan kısıtlayan bir tedbir olduğu için, bu karara karşı itiraz hakkı tanınmıştır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 101/5 ve 104. maddeleri, tutuklamaya itiraz usulünü düzenlemektedir. Tutuklamaya itiraz, şikayetçinin veya Cumhuriyet savcısının talebiyle değil, yalnızca tutuklanan kişi veya onun yasal temsilcisi tarafından yapılabilir (CMK m.262).
CMK m.267’ye göre, tutuklama kararına itiraz süresi, kararın öğrenilmesinden itibaren iki haftadır. İtiraz süresi şu şekilde işler:
- Şüpheli veya sanık, duruşmada tutuklama kararını öğrendiyse, itiraz süresi o andan itibaren başlar.
- Tutuklama kararı gıyapta (yoklukta) verilmişse, kararın tebliğ edilmesiyle süre işlemeye başlar.
Tutukluluğun devamına ilişkin kararlara da aynı süre içinde itiraz edilebilir (CMK m.104/2).
Tutuklamaya itiraz sonucunda, mahkeme tutukluluğun kaldırılmasına, adli kontrol uygulanmasına veya tutuklamanın devamına karar verebilir. Eğer itiraz reddedilirse, şüpheli veya sanık Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkını kullanabilir (AY m.148).
Tutuklama Kararına Kimler ve Nasıl İtiraz Edebilir?
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), tutuklama kararlarına karşı itiraz hakkını düzenleyerek, bireylerin hukuka aykırı şekilde özgürlüklerinden mahrum bırakılmalarını önlemeyi amaçlamaktadır. CMK m.101/5, 104 ve 267. maddeleri, tutuklamaya itiraz mekanizmasını ve bu hakkı kimlerin kullanabileceğini belirlemektedir.
Tutuklama kararına yalnızca belirli kişiler itiraz edebilir:
- Tutuklanan Şüpheli veya Sanık: Kendi özgürlüğü doğrudan kısıtlandığı için, tutuklanan kişi bizzat itiraz edebilir.
- Tutuklunun Müdafii (Avukatı): Şüpheli veya sanığın vekili olan avukat, müvekkili adına tutuklama kararına itiraz edebilir (CMK m.261).
- Tutuklunun Yasal Temsilcisi: Eğer tutuklanan kişi 18 yaşından küçükse veya bir vesayet altında bulunuyorsa, veli, vasi veya kayyım gibi yasal temsilcileri itiraz hakkına sahiptir (CMK m.262).
- Tutuklunun Eşi: Ceza Muhakemesi Kanunu, sanığın eşine de tutuklama kararına itiraz etme hakkı tanımaktadır (CMK m.262).
Tutuklama Kararına Nasıl İtiraz Edilir?
Tutuklamaya itiraz süreci belirli usullere tabidir:
- İtiraz Süresi:
- CMK m.267’ye göre, itiraz süresi, tutuklama kararının öğrenilmesinden itibaren iki haftadır.
- Karar duruşmada öğrenilmişse, süre o an başlar.
- Karar gıyapta (yoklukta) verilmişse, tebliğden itibaren süre işlemeye başlar.
- İtirazın Yapılacağı Mahkeme:
- İtiraz, tutuklama kararını veren mahkemeye yazılı dilekçeyle veya sözlü beyanla yapılabilir.
- Mahkeme, itirazı üç gün içinde inceler. Eğer kararını değiştirmezse, itirazı üst mahkemeye gönderir (CMK m.268).
- Sulh Ceza Hakimliğinin tutuklama kararlarına itirazı, Asliye Ceza Mahkemesi inceler.
- Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itirazı, Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirir.
- Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutuklama kararları, numara olarak kendisini izleyen ağır ceza mahkemesi tarafından incelenir.
- İtirazın Sonuçları:
- Mahkeme, itirazı kabul ederek sanığın tahliyesine karar verebilir.
- Alternatif olarak, tutukluluk yerine adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verilebilir (CMK m.109).
- İtiraz reddedilirse, sanık Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilir (AY m.148).
Bu mekanizma, hukuka aykırı tutuklamaları engellemek ve kişi özgürlüğünü güvence altına almak amacıyla düzenlenmiştir.
Tutuklama Süresi Ne Kadardır? Azami Süreler (CMK m.102)
Tutuklama, ceza yargılamasında geçici bir tedbir olup, süresiz olarak uygulanamaz. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. maddesi, tutukluluk süresini belirli sınırlarla düzenlemektedir. Bu düzenlemeler, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında sanığın özgürlüğünün makul olmayan şekilde kısıtlanmasını önlemek amacıyla getirilmiştir.
1. Soruşturma Aşamasında Azami Tutukluluk Süresi
CMK m.102/4’e göre, soruşturma aşamasında tutukluluk süreleri şu şekildedir:
- Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen suçlarda tutukluluk süresi en fazla 6 aydır.
- Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçlarda ise bu süre en fazla 1 yıldır.
- Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerinde düzenlenen suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar bakımından tutukluluk süresi 1 yıl 6 ay olup, zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir.
2. Kovuşturma Aşamasında Azami Tutukluluk Süresi
Sanık hakkında iddianamenin kabul edilmesiyle başlayan kovuşturma aşamasında, azami tutukluluk süreleri şu şekildedir:
- Asliye ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresi 1 yıl olup, zorunluluk halinde 6 ay daha uzatılabilir.
- Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçlarda tutukluluk süresi 2 yıl olup, zorunlu hallerde en fazla 3 yıl daha uzatılabilir. Bu durumda toplam azami tutukluluk süresi 5 yıl olmaktadır (CMK m.102/2).
- Terörle Mücadele Kanunu’na tabi suçlarda azami tutukluluk süresi 7 yıl olarak belirlenmiştir.
3. Çocuklar İçin Azami Tutukluluk Süresi
CMK m.102’de, çocukların tutukluluk sürelerinin yetişkinlere kıyasla daha kısa olması gerektiği belirtilmiştir:
- 15 yaşını doldurmamış çocuklar için azami tutukluluk süreleri yarı oranında uygulanır.
- 15-18 yaş arası çocuklar için ise bu süre dörtte üç oranında hesaplanır.
Tutukluluğun İncelenmesi ve Gözden Geçirilmesi Usulü
Tutuklama, ceza yargılamasında geçici bir tedbir olduğundan, şüpheli veya sanığın haksız ve uzun süreli tutuklu kalmasını önlemek amacıyla belirli periyotlarla gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 108. maddesi, tutukluluğun incelenmesi ve gözden geçirilmesi usulünü ayrıntılı olarak düzenlemektedir.
1. Soruşturma Aşamasında Tutukluluğun İncelenmesi
Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının talebi üzerine tutukluluk hali en geç 30 günde bir Sulh Ceza Hakimliği tarafından incelenir. Bu inceleme yapılırken CMK m.100’de belirtilen kuvvetli suç şüphesi, tutuklama nedenleri ve orantılılık ilkesi yeniden değerlendirilir.
- İnceleme sırasında şüpheli veya müdafii dinlenebilir.
- Eğer tutuklama nedenleri ortadan kalkmışsa, hakim derhal tahliye kararı vermelidir.
- Eğer tutuklama devam edecekse, bu karar gerekçeli olarak açıklanmalıdır.
2. Kovuşturma Aşamasında Tutukluluğun İncelenmesi
Sanık hakkında iddianamenin kabul edilmesiyle başlayan kovuşturma aşamasında, tutukluluk halinin devam edip etmeyeceği her duruşmada değerlendirilir (CMK m.108/2).
- Mahkeme, her oturumda veya en geç 30 gün içinde re’sen tutukluluk durumunu gözden geçirir.
- Sanık veya müdafii, her zaman tahliye talebinde bulunabilir. Bu talepler mahkeme tarafından derhal değerlendirilmelidir.
3. Tutukluluğun Gözden Geçirilmesi Duruşması
Bazı ağır suçlarda, özellikle 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda, 90 günde bir tutukluluğun gözden geçirilmesi duruşmalı olarak yapılmalıdır.
- Sanık ve avukatı bu duruşmaya katılabilir.
- Mahkeme, delil durumu, kaçma şüphesi ve tutuklama tedbirinin devamının gerekliliğini yeniden inceler.
- Tutukluluğun devamına karar verildiğinde, bu karar gerekçeli olmalı ve sanığa bildirilmelidir.
4. Tutukluluk İncelemesinde Müdafiiye Haber Verilmemesi
- Normal şartlarda tutukluluğun incelenmesi evrak üzerinden yapılabilir ve müdafiiye haber verilmesi zorunlu değildir.
- Ancak duruşmalı gözden geçirme durumlarında (örneğin, terör suçları) mutlaka sanık veya müdafii dinlenmelidir.
- Eğer mahkeme, müdafi olmadan inceleme yapmışsa, bu durum savunma hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir ve hukuka aykırı hale gelebilir.
5. Tutukluluk Süresinin Hukuka Aykırı Uzaması
CMK 102. maddesi, tutukluluk sürelerinin belirli sınırları aşamayacağını düzenlemektedir. Eğer bu süreler dolduktan sonra tahliye kararı verilmezse, kişi özgürlüğü hukuka aykırı şekilde ihlal edilmiş olur.
- Uzun tutukluluk süreleri Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru konusu olabilir (Anayasa m.19, AİHS m.5).
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uzun tutukluluk sürelerini kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir.
Tutuklama ve Masumiyet Karinesi (AİHS ve Anayasa Kapsamında)
Tutuklama, ceza muhakemesinin en ağır koruma tedbirlerinden biri olup, masumiyet karinesi ilkesiyle doğrudan ilişkilidir. Masumiyet karinesi, kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşinceye kadar masum sayılmasını ifade eder. Anayasa’nın 38. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/2 maddesi, bu ilkeyi güvence altına almıştır.
Masumiyet Karinesi Nedir?
Masumiyet karinesi, herkesin suçluluğu kesinleşene kadar suçsuz kabul edilmesi gerektiğini belirten temel bir hukuk ilkesidir. Bu ilkeye göre:
- Şüpheli veya sanık, mahkumiyet kararı kesinleşene kadar suçlu muamelesi göremez.
- Ceza muhakemesinde ispat yükü, iddia makamına (savcılığa) aittir.
- Suç şüphesi, tek başına tutuklama için yeterli değildir; tutuklamanın gerekliliği ayrıca ispatlanmalıdır.
- Anayasa m.38/4: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz."
- AİHS m.6/2: "Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasaya uygun olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır."
Masumiyet karinesi gereği, tutuklama bir cezalandırma aracı olarak kullanılamaz. AİHM içtihatlarına göre, tutuklama ancak şu şartlarda masumiyet karinesiyle uyumlu kabul edilir:
- Tutuklama, soruşturma ve kovuşturma sürecinin sağlıklı yürütülmesi için zorunlu olmalıdır.
- Mahkemeler, sanığın suç işlediğine dair makul şüpheyi ve tutuklamanın gerekliliğini somut delillerle açıklamalıdır.
- Tutuklama kararı verilirken, sanığın suçlu olduğu izlenimi yaratacak ifadeler kullanılmamalıdır.
Tutuklama Kararında “İlgili ve Yeterli” Gerekçe Şartı (AİHM İçtihatları)
Tutuklama kararı, kişinin özgürlüğünü doğrudan kısıtlayan ağır bir tedbir olduğu için, kararın gerekçeli olması hukuki bir zorunluluktur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 101. maddesi, tutuklama kararlarının “ilgili ve yeterli gerekçeler” içermesi gerektiğini açıkça düzenlemektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatları da tutuklama kararlarının keyfi olmasını önlemek amacıyla gerekçelendirme şartına özel bir vurgu yapmaktadır.
1. “İlgili ve Yeterli” Gerekçe Nedir?
Tutuklama kararında yer alan gerekçenin:
- “İlgili” olması: Kararın, somut olayla doğrudan bağlantılı hukuki ve fiili nedenlere dayanması gerekir. Genel veya soyut ifadeler kullanılarak tutuklama kararı verilemez.
- “Yeterli” olması: Kararın, tutuklamanın neden zorunlu olduğunu açık ve ayrıntılı bir şekilde ortaya koyması gerekir. Sadece suçun katalog suçlar arasında olması veya ceza miktarının yüksekliği tutuklama için tek başına yeterli olamaz.
2. CMK ve AİHM Standartları Uyarınca Tutuklama Kararında Bulunması Gereken Unsurlar
CMK ve AİHM içtihatlarına göre, hukuka uygun bir tutuklama kararında şu unsurlar yer almalıdır:
- Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin açıkça belirtilmesi (CMK m.100).
- Tutuklama nedenlerinin (kaçma riski, delil karartma ihtimali vb.) somut olgularla desteklenmesi.
- Tutuklamanın ölçülü ve zorunlu olduğunun açıklanması (CMK m.109 uyarınca adli kontrolün neden yeterli olmadığı belirtilmelidir).
3. Hukuka Aykırı Gerekçelerle Verilen Tutuklama Kararlarına Karşı Başvuru Yolları
Eğer bir tutuklama kararı “ilgili ve yeterli” gerekçe içermiyorsa, şu hukuki yollar izlenebilir:
- CMK m.267 ve 268’e göre itiraz hakkı kullanılabilir.
- Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir (Anayasa m.19).
- AİHM’ye kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali nedeniyle başvuru yapılabilir (AİHS m.5).
Tutukluluğun Devamı Kararı Nedir ?
Tutukluluk, şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek, delillerin korunmasını sağlamak ve yargılamanın sağlıklı yürütülmesini temin etmek amacıyla başvurulan bir tedbirdir. Ancak tutuklama süresiz bir uygulama olmayıp, belirli aralıklarla gözden geçirilerek tutukluluğun devamına ya da sanığın tahliyesine karar verilmesi gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 108. maddesi, tutukluluğun devamına ilişkin kararların nasıl verileceğini düzenlemektedir.
1. Tutukluluğun Devamı Kararı Nedir?
Tutukluluk süresi içinde, şüpheli veya sanığın halen tutuklu kalmasını gerektiren şartların mevcut olup olmadığını belirlemek için yapılan inceleme sonucunda verilen karardır.
- Soruşturma aşamasında, en geç 30 günde bir Sulh Ceza Hakimliği tarafından gözden geçirilir.
- Kovuşturma aşamasında, sanık hakkında verilen tutuklama kararı, her duruşmada veya en geç 30 günde bir mahkeme tarafından incelenir.
- 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar için, 90 günde bir duruşmalı inceleme yapılması zorunludur.
Eğer tutuklama nedenleri ortadan kalkmışsa, mahkeme şüpheli veya sanığın tahliyesine karar vermek zorundadır.
2. Tutukluluğun Devamına Karar Verilmesi İçin Gerekli Şartlar
CMK ve AİHM içtihatlarına göre, tutukluluğun devamına karar verilebilmesi için şu unsurların bulunması gerekir:
- Kuvvetli suç şüphesinin devam ettiğini gösteren somut delillerin varlığı (CMK m.100).
- Kaçma tehlikesinin veya delil karartma riskinin hala mevcut olması.
- Tutuklamanın ölçülü olması ve daha hafif tedbirlerin (adli kontrol gibi) yetersiz kalacağına dair somut gerekçelerin bulunması (CMK m.109).
Mahkeme, bu hususları somut delillere dayandırmadan tutukluluğun devamına karar veremez.
3. Tutukluluğun Devamına Karar Verilmesi Halinde Başvuru Yolları
Eğer sanık veya müdafii, tutukluluğun devamı kararının hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa, şu yolları kullanabilir:
- CMK m.267 gereği tutukluluğun devamı kararına itiraz edebilir.
- Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilir (Anayasa m.19).
- AİHM’ye başvurarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürebilir (AİHS m.5/4).
Bu mekanizmalar, uzun süreli ve keyfi tutukluluk kararlarının denetlenmesini sağlayarak kişi özgürlüğü ve güvenliğini koruma amacı taşımaktadır.
Tutukluluğun Devamına İtiraz Nereye Yapılır ?
Tutuklama kararı, kişinin özgürlüğünü kısıtlayan geçici bir tedbir olduğundan, hukuka uygunluğu belirli aralıklarla gözden geçirilmelidir. Mahkeme, tutukluluğun devam edip etmeyeceğini değerlendirirken şüpheli veya sanığın hala tutuklu kalmasını gerektiren koşulların var olup olmadığını inceler. Eğer tutukluluk hali sürdürülürse, sanık veya müdafii bu karara karşı itiraz edebilir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 267. ve 268. maddeleri, tutukluluğun devamına ilişkin kararların nasıl ve hangi mahkemelere itiraz edilebileceğini düzenlemektedir.
1. Tutukluluğun Devamına İtiraz Süreci
Tutukluluğun devamına ilişkin kararlara karşı itiraz hakkı, şüpheli veya sanığa, avukatına, yasal temsilcisine ve eşine tanınmıştır (CMK m.262).
- İtiraz Süresi:
- CMK m.267’ye göre, tutukluluğun devamına ilişkin kararın öğrenilmesinden itibaren iki hafta içinde itiraz edilmelidir.
- Bu süre, kararın duruşmada açıklanmasıyla veya tebliğ edilmesiyle işlemeye başlar.
- İtirazın Yapılacağı Mercii:
- İtiraz, öncelikle kararı veren mahkemeye sunulur.
- Mahkeme, itirazı üç gün içinde inceler. Eğer kararını değiştirmezse, dosyayı bir üst mahkemeye gönderir (CMK m.268).
2. Yetkili Mahkemeler
Tutukluluğun devamına ilişkin itirazları incelemeye yetkili mahkemeler şunlardır:
- Sulh Ceza Hakimliğinin tutukluluğun devamına ilişkin kararlarına yapılan itirazlar, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından incelenir (CMK m.268/3).
- Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutukluluğun devamı kararlarına karşı yapılan itirazlar, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirilir.
- Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutukluluğun devamı kararları, numara olarak kendisini izleyen ağır ceza mahkemesi tarafından incelenir. Eğer o yerde tek bir ağır ceza mahkemesi bulunuyorsa, en yakın ağır ceza mahkemesi yetkilidir (CMK m.268/3-c).
3. Tutukluluğun Devamı Kararına İtirazın Sonuçları
Yetkili mahkeme, yapılan itirazı değerlendirerek şu kararlardan birini verebilir:
- Tutukluluğun kaldırılması ve sanığın tahliyesi.
- Tutukluluğun yerine adli kontrol tedbirlerinin uygulanması (CMK m.109).
- Tutukluluğun devamına karar verilmesi (itirazın reddedilmesi).
Eğer itiraz reddedilirse, sanık Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunabilir (Anayasa m.19). Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM), kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle başvurabilir (AİHS m.5/4).
Tutukluluk İncelemesinde Müdafiiye Haber Verilmemesi Hukuka Aykırı mı?
Tutukluluk incelemesi, şüpheli veya sanığın özgürlüğünün keyfi şekilde kısıtlanmasını önlemek amacıyla düzenlenen yargısal bir denetim mekanizmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 108. maddesi, tutukluluk durumunun belirli periyotlarla gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu süreçte, şüpheli veya sanığın savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılabilmesi için müdafiinin (avukatının) bilgilendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ancak, bazı durumlarda müdafiiye haber verilmeksizin tutukluluk incelemesi yapılabilmektedir.
CMK m.108’e göre, tutukluluğun incelenmesi sırasında şüpheli veya sanığın dinlenilmesi mümkündür. Ancak, her durumda müdafiiye haber verilmesi zorunlu değildir:
- Normal şartlarda, tutukluluk incelemesi evrak üzerinden yapılabilir ve müdafiiye haber verilmesi zorunlu değildir.
- Ancak, tutukluluğun gözden geçirilmesi duruşmalı yapılıyorsa (örneğin, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda 90 günde bir yapılan duruşmalı incelemeler), müdafi veya sanığın dinlenmesi zorunludur.
- CMK m.101/3 uyarınca, tutuklama ve tutukluluğun devamı kararları verilirken müdafiinin hukuki yardımından yararlanma hakkı hatırlatılmalıdır.
Bu çerçevede, eğer sanık hazır edilmeden tutukluluğun devamına karar veriliyorsa, müdafiinin de bilgilendirilmesi zorunlu değildir. Ancak sanık veya müdafii, itiraz hakkını kullanarak bu durumu üst mahkemeye taşıyabilir.
Avukat Muhammet Ali BEYHAN