Adli Kontrol Kararı Nedir?
Adli kontrol kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. maddesi kapsamında düzenlenen bir koruma tedbiridir. Bu tedbir, tutuklama şartlarının mevcut olması durumunda, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine belirli yükümlülüklere tabi tutularak serbest bırakılmasını sağlar. CMK m.109/1'e göre, 100. maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama yerine adli kontrol uygulanabilir.
Adli kontrol tedbirleri, şüpheli veya sanığın özgürlüğünü kısıtlamadan, belirli yükümlülükler altında yargılamaya devam edilmesini amaçlar. Bu yükümlülükler arasında yurt dışına çıkış yasağı, belirli bir adreste ikamet etme zorunluluğu, belirli yerlere gitmeme, belirli kişilerle görüşmeme, belirli sürelerde kolluk birimlerine imza verme gibi hükümler yer alabilir. CMK m.109/3'te bu yükümlülükler detaylı olarak sıralanmıştır.
Adli kontrol kararı, soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimi, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından verilir. Bu karar, şüpheli veya sanığın kaçma, delilleri karartma veya suç işlemeye devam etme riskine karşı bir önlem olarak değerlendirilir. Adli kontrol tedbirine ilişkin kararlar, şüpheli veya sanığın talebi üzerine veya resen kaldırılabilir ya da değiştirilebilir.
Adli kontrol kararı, tutuklamanın alternatifi olarak, kişinin özgürlüğünü tamamen kısıtlamadan yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesini hedefler. Bu tedbir, hem bireyin hak ve özgürlüklerini koruma hem de kamu düzenini sağlama amacı güder.
Adli Kontrol Kaç Yıl Sürer?
Adli kontrol süresi, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 110/A maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde adli kontrol süresi en çok iki yıldır. Ancak bu süre, zorunlu hâllerde gerekçesi gösterilerek bir yıl daha uzatılabilir.
Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde ise adli kontrol süresi en çok üç yıldır. Bu süre, zorunlu hâllerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, Türk Ceza Kanunu'nun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda dört yılı geçemez.
Bu maddede öngörülen adli kontrol süreleri, çocuklar bakımından yarı oranında uygulanır.
Adli kontrol süresinin belirlenmesinde, suçun niteliği ve mahkemenin görev alanı dikkate alınır. Ayrıca, adli kontrol tedbirinin devamının gerekip gerekmediği hususunda en geç dört aylık aralıklarla; soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde ise resen mahkeme tarafından karar verilir.
Adli kontrol süresi, hükmün kesinleşmesiyle birlikte kendiliğinden sona erer. Kesinleşen hükmün infazı aşamasında, yargılama aşamasına ilişkin olan adli kontrol hükümleri uygulanamaz.
Adli Kontrol Şartları Nelerdir?
Adli kontrol kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. maddesi uyarınca, tutuklama yerine uygulanabilen bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin uygulanabilmesi için belirli şartların mevcut olması gerekmektedir.
İlk olarak, şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması gerekir. CMK m.100/1'e göre, tutuklama kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve bir tutuklama nedeninin bulunması şarttır. Adli kontrol tedbiri de aynı koşullara bağlıdır. Dolayısıyla, adli kontrol kararı verilebilmesi için de kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin mevcut olması gerekmektedir.
İkinci olarak, tutuklama nedenlerinden en az birinin bulunması gerekir. CMK m.100/1'e göre, şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı veya delilleri yok etme, gizleme, değiştirme ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması durumunda tutuklama kararı verilebilir. Adli kontrol tedbiri de bu tutuklama nedenlerinin varlığı halinde uygulanabilir.
Üçüncü olarak, adli kontrol tedbirinin uygulanmasında ölçülülük ilkesine uyulmalıdır. CMK m.109/1'e göre, tutuklama yerine adli kontrol tedbiri uygulanabilir. Bu hüküm, tutuklama ile elde edilecek amaca adli kontrol tedbiri ile de ulaşılabileceği durumlarda, daha hafif bir tedbir olan adli kontrolün tercih edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Bu çerçevede, adli kontrol tedbirinin uygulanmasında ölçülülük ilkesine uygun hareket edilmelidir.
Son olarak, adli kontrol tedbirinin uygulanabilmesi için, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı gereklidir. Kovuşturma evresinde ise, mahkeme tarafından resen adli kontrol kararı verilebilir.
Bu şartların varlığı halinde, adli kontrol tedbiri uygulanabilir. Adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığın belirli yükümlülüklere tabi tutulması suretiyle, tutuklama yerine uygulanan bir koruma tedbiridir.
Adli Kontrol Hangi Suçlarda Uygulanır?
Adli kontrol kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. maddesi uyarınca, tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine uygulanabilen bir koruma tedbiridir. Bu tedbir, hem katalog suçlar hem de katalog dışı suçlar bakımından uygulanabilir.
CMK m.100/3'te belirtilen katalog suçlar, adli kontrol tedbirinin uygulanabileceği suçlar arasında yer alır. Bu suçlar arasında; soykırım ve insanlığa karşı suçlar (TCK m.76, 77, 78), göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (TCK m.79, 80), kasten öldürme (TCK m.81, 82, 83), silahla işlenmiş kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (TCK m.86/3-e, 87), işkence (TCK m.94, 95), cinsel saldırı (TCK m.102), çocukların cinsel istismarı (TCK m.103), hırsızlık ve yağma (TCK m.141, 142, 148, 149), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (TCK m.188), suç işlemek amacıyla örgüt kurma (TCK m.220) gibi suçlar bulunmaktadır.
Bununla birlikte, CMK m.109/2'ye göre, kanunda tutuklama yasağı öngörülen hâllerde de adli kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. Bu durum, sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlar için geçerlidir.
Adli kontrol tedbiri, şüpheli veya sanığın kaçmasını, delilleri yok etmesini veya tanıklar üzerinde baskı kurmasını önlemek amacıyla uygulanır. Bu tedbir, kişinin özgürlüğünü tamamen kısıtlamadan, belirli yükümlülükler altında yargılamaya devam edilmesini sağlar.
Sonuç olarak, adli kontrol kararı, hem katalog suçlar hem de katalog dışı suçlar bakımından, tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde uygulanabilir.
Adli Kontrol Tutuklamaya Döner mi?
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 112. maddesi, adli kontrol tedbirlerinin ihlali durumunda tutuklama kararı verilmesine olanak tanımaktadır. Bu maddeye göre, adli kontrol yükümlülüklerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii tarafından derhal tutuklama kararı verilebilir. Bu hüküm, azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali halinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz.
Adli kontrol tedbirinin tutuklamaya dönüşebilmesi için, şüpheli veya sanığın adli kontrol şartlarını ihlal etmesi veya hakkında yeni bir suçtan dolayı soruşturma başlatılması gerekmektedir. Adli kontrol tedbirine uyulduğu sürece, aynı suçtan dolayı yeni deliller ortaya çıksa dahi tutuklama kararı verilemez. Çünkü tutuklama ile adli kontrol tedbirinin şartları aynıdır ve kuvvetli suç şüphesini gösteren somut deliller olmadıkça adli kontrol tedbirine de hükmedilemez.
Adli kontrol tedbirinin ihlali durumunda, mahkeme gerekli görürse tutuklama kararı yerine adli kontrolün biçimini değiştirebilir veya aynen devamına da karar verebilir. Ancak, adli kontrol şartlarını isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, yetkili yargı mercii derhal tutuklama kararı verebilir.
Sonuç olarak, adli kontrol tedbirine uyulmadığı takdirde, bu tedbir tutuklamaya dönüşebilir. Ancak, adli kontrol tedbirine uyulduğu sürece, aynı suçtan dolayı tutuklama kararı verilemez.
Adli Kontrol Kararı Sicile İşler mi?
Adli kontrol kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesi uyarınca, tutuklama yerine uygulanabilen bir koruma tedbiridir. Bu tedbir, kesinleşmiş bir mahkeme kararı veya ceza mahkumiyeti hükmü olmadığından, adli sicil kaydına işlenmez. Adli sicil kaydı, yalnızca kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirlerini içerir.
Adli kontrol tedbirleri, soruşturma veya kovuşturma aşamasında, şüpheli veya sanığın tutuklanması yerine belirli yükümlülüklere tabi tutulması amacıyla uygulanır. Bu yükümlülükler arasında; belirli yerlere gitmeme, belirli kişilerle görüşmeme, belirli aralıklarla kolluk birimlerine imza verme gibi hükümler yer alabilir. Ancak bu tedbirler, mahkumiyet kararıyla sonuçlanmadığı sürece, adli sicil kaydında yer almaz.
Adli sicil kaydına işlenmeyen adli kontrol kararları, e-Devlet üzerinden alınan adli sicil belgelerinde görünmez. Bu nedenle, adli kontrol tedbirine tabi tutulan kişilerin sabıka kayıtlarında bu tedbire dair bir bilgi bulunmaz.
Ancak, adli kontrol tedbirinin ihlali veya yükümlülüklere uyulmaması durumunda, mahkeme tarafından tutuklama kararı verilebilir. Bu durumda, tutuklama kararı kesinleştiğinde, ilgili ceza ve güvenlik tedbirleri adli sicil kaydına işlenir.
Adli Kontrol Kararı e-Devlet’te Görünür mü?
Adli kontrol kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 109. maddesi uyarınca, tutuklama yerine uygulanabilen bir koruma tedbiridir. Bu tedbir, kesinleşmiş bir mahkeme kararı veya ceza mahkumiyeti hükmü olmadığından, adli sicil kaydına işlenmez. Adli sicil kaydı, yalnızca kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirlerini içerir.
e-Devlet Kapısı üzerinden alınan adli sicil belgelerinde, yalnızca kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri yer alır. Bu nedenle, adli kontrol kararı, e-Devlet üzerinden alınan adli sicil belgelerinde görünmez.
Ancak, adli kontrol tedbirine ilişkin bilgiler, e-Devlet Kapısı üzerinden sunulan "Dava Dosyası Sorgulama" hizmeti aracılığıyla görülebilir. Bu hizmet sayesinde, tarafı olduğunuz dava dosyalarına ilişkin bilgilere erişebilirsiniz. Adli kontrol tedbirine ilişkin bilgiler, dava dosyası kapsamında yer alabileceğinden, bu hizmet aracılığıyla görüntülenebilir.
Sonuç olarak, adli kontrol kararı, e-Devlet üzerinden alınan adli sicil belgelerinde görünmez; ancak, dava dosyası kapsamında yer alabileceğinden, "Dava Dosyası Sorgulama" hizmeti aracılığıyla görüntülenebilir.
Adli Kontrol Süresince Geçen Süre Cezadan Düşer mi?
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. maddesinin 6. fıkrası uyarınca, adli kontrol altında geçen süre, kişisel hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilmez. Ancak, aynı maddenin 3. fıkrasının (e) ve (j) bentlerinde belirtilen hallerde bu kuralın istisnaları bulunmaktadır.
CMK m.109/3-(e) bendine göre, özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tabi olmak ve bunları kabul etmek, adli kontrol tedbirleri arasında sayılmıştır. Bu kapsamda, hastanede yatarak geçirilen süreler, cezadan mahsup edilebilir.
CMK m.109/3-(j) bendinde ise, konutunu terk etmemek yükümlülüğü düzenlenmiştir. Bu tedbir kapsamında, konutunu terk etmeme yükümlülüğü altında geçen her iki gün, cezanın mahsubunda bir gün olarak dikkate alınır. Bu husus, 8 Temmuz 2021 tarihli 7331 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle açıkça hükme bağlanmıştır.
Anayasa Mahkemesi, konutu terk etmeme tedbirinin niteliği ve uygulanış şekli itibarıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiğini değerlendirmiştir. Ancak, bu tedbirin tutuklamaya göre daha hafif bir etki oluşturduğunu ve bu nedenle mahsup oranının her iki gün için bir gün olarak belirlenmesinin ölçülü olduğunu kabul etmiştir.
Sonuç olarak, adli kontrol süresince geçen süre, kural olarak cezadan mahsup edilmez. Ancak, yukarıda belirtilen istisnai hallerde, belirli oranlarda cezadan düşülmesi mümkündür.
Adli Kontrol İhlali Halinde Ne Yaptırımlar Uygulanır?
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 112. maddesi kapsamında, adli kontrol tedbirlerine kasten uymayan şüpheli veya sanık hakkında çeşitli yaptırımlar öngörülmüştür. Adli kontrol kararı, şüpheli veya sanığın belirli yükümlülüklere tabi olarak yargılamaya tutuksuz devam etmesini sağlayan bir koruma tedbiri olup, bu yükümlülüklerin ihlali ciddi sonuçlar doğurabilir. CMK m.112/1 uyarınca, adli kontrol hükümlerini kasten ve mazeretsiz olarak ihlal eden kişi hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresine bakılmaksızın, hâkim veya mahkeme tarafından derhal tutuklama kararı verilebilir.
Adli kontrol yükümlülüğünün ihlali genellikle, yükümlü olunan imza atma şartının yerine getirilmemesi, yurt dışına çıkış yasağının ihlali, belirli yerlere gitmeme ya da kişilerle görüşmeme hükümlerine aykırı davranılması şeklinde gerçekleşir. Bu tür ihlallerde, yükümlünün savunması alınmak suretiyle değerlendirme yapılır. Mahkeme veya hâkim, ihlalin niteliğine göre tutuklama dışında, adli kontrol hükümlerinin ağırlaştırılması veya değiştirilmesi yönünde de karar verebilir. Özellikle ilk kez yapılan ihlallerde, tutuklama yerine yükümlülüklerin yeniden düzenlenmesi veya uyarı ile yetinilmesi de mümkündür.
Ancak aynı maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere, adli kontrol tedbirinin uygulanması azami tutukluluk süresinin dolmuş olmasına dayalı ise ve kişi yükümlülükleri ihlal ederse, bu durumda da tutuklama yoluna gidilebilir. Bu tutukluluk süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde en fazla dokuz ay, diğer işlerde ise en fazla iki ay ile sınırlıdır. Bu sürelerin sonunda kişi hakkında yeniden adli kontrol uygulanabilir ya da serbest bırakılabilir.
Tutuklama kararına itiraz hakkında detaylı bilgi almak için tıklayınız.
Adli Kontrol Kararı Nasıl Kaldırılır?
Adli kontrol kararı, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109 ve 111. maddeleri uyarınca, tutuklama yerine uygulanan bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin kaldırılması, değiştirilmesi veya hafifletilmesi mümkündür. Adli kontrol kararının kaldırılması, hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde belirli usullere tabidir.
CMK'nın 111. maddesine göre, şüpheli veya sanık, adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını talep edebilir. Bu talep üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşü alınarak, hâkim veya mahkeme beş gün içinde karar verir. Karar, adli kontrolün tamamen kaldırılması, yükümlülüklerin değiştirilmesi veya geçici muafiyet şeklinde olabilir.
Adli kontrol kararına karşı itiraz hakkı da bulunmaktadır. İtiraz, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılmalıdır. Soruşturma evresinde sulh ceza hâkimliğine, kovuşturma evresinde ise davaya bakan mahkemeye başvurulmalıdır.
Adli kontrol tedbirinin kaldırılması için dilekçe sunulması gerekmektedir. Dilekçede, adli kontrolün kaldırılmasını gerektiren nedenler açıkça belirtilmelidir. Örneğin, yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kaçma veya delilleri karartma şüphesinin ortadan kalkması gibi hususlar dilekçede yer almalıdır.
Adli kontrol tedbirinin kaldırılması, kişinin özgürlüğünün yeniden kazanılması açısından önemlidir. Bu nedenle, sürecin dikkatli ve usulüne uygun bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.
Adli Kontrol Kararına İtiraz Dilekçesi
Adli Kontrol Kararına İtiraz Dilekçesi
ANKARA …SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
….ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO : [2025/… Sorgu]
İTİRAZ EDEN (ŞÜPHELİ) : [Adı Soyadı, T.C. Kimlik No, Adres]
KONU : [Tarih] tarihli adli kontrol kararına itirazlarımızın sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR
Hakkımda yürütülmekte olan [soruşturma/kovuşturma] kapsamında, [kararı veren sulh ceza hâkimliği veya mahkeme] tarafından adli kontrol kararı verilmiştir. Bu karar uyarınca belirli günlerde karakola imza verme ve yurt dışına çıkış yasağı gibi yükümlülükler getirilmiştir.
Tarafıma yüklenen suçu kabul etmiyorum. Dosya kapsamında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut bir delil mevcut değildir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 109. maddesi uyarınca, adli kontrol kararının verilmesi için bu tür delillerin bulunması gereklidir. Ancak mevcut durumda bu koşullar oluşmamıştır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 111. maddesi uyarınca, adli kontrol tedbirlerinin gereksiz veya orantısız hâle gelmesi durumunda şüphelinin kendisinin de bu tedbirin kaldırılmasını talep etme hakkı vardır. Hakkımda uygulanan yükümlülükler, yaşamımı olumsuz yönde etkilemekte ve ölçülülük ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.
Sabit ikametgâhım ve düzenli bir işim bulunmaktadır. Yargılamadan kaçma, delilleri karartma veya tanık üzerinde baskı kurma gibi hiçbir risk barındırmamaktayım. Bu nedenle, hakkımda verilen adli kontrol kararının devamına gerek kalmamıştır.
Hakkımdaki adli kontrol kararının kaldırılmasını, en azından yükümlülüklerinin hafifletilmesini talep etmekteyim.
HUKUKİ NEDENLER : CMK m.109, 110, 111 ve ilgili sair mevzuat.
DELİLLER : Soruşturma/Kovuşturma Dosyası, nüfus ve ikametgâh kayıtları, sosyal ve ekonomik durum belgeleri, tanık beyanları ve her türlü yasal delil.
SONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle, itiraz eden müvekkilim hakkında verilen adli kontrol kararının kaldırılmasına veya yükümlülüklerin hafifletilmesine karar verilmesini arz ve talep ederim.
İtiraz Eden
Ad Soyad
Adli Kontrolde 3 İmza İhlali Ne Anlama Gelir?
Adli kontrol tedbirleri, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109. maddesi kapsamında, şüpheli veya sanığın tutuklanmaksızın belirli yükümlülüklere tabi tutulmasını öngörür. Bu yükümlülüklerden biri, belirli aralıklarla kolluk birimine imza atma zorunluluğudur. "3 imza ihlali" ifadesi, kişinin adli kontrol kapsamında belirlenen imza yükümlülüğünü üç kez yerine getirmemesi durumunu tanımlar. Bu durum, adli kontrol tedbirinin ihlali olarak değerlendirilir ve hukuki yaptırımlara yol açabilir.
CMK'nın 112. maddesi uyarınca, adli kontrol hükümlerini isteyerek ve haklı bir mazeret olmaksızın yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresine bakılmaksızın, yetkili yargı mercii derhal tutuklama kararı verebilir. Bu bağlamda, üç kez imza yükümlülüğünü yerine getirmeyen kişi hakkında tutuklama kararı verilmesi mümkündür. Ancak, mahkeme, somut olayın özelliklerini değerlendirerek, tutuklama yerine adli kontrolün şeklini değiştirme veya aynen devamına karar verebilir
İmza yükümlülüğünün ihlali durumunda, kişinin geçerli bir mazereti varsa ve bu mazeretini belgelendirerek ilgili makamlara sunarsa, tutuklama kararı verilmemesi mümkündür. Ancak, mazeretin kabul edilip edilmeyeceği, mahkemenin takdirindedir. Bu nedenle, adli kontrol yükümlülüklerinin titizlikle yerine getirilmesi, olası hukuki yaptırımların önlenmesi açısından önemlidir.
Av. Muhammet Ali BEYHAN