Kültür Mah. Mithatpaşa Cad. No: 71/4 Çankaya/ANKARA
0 (543) 454 11 49

Ön İnceleme Duruşması Nedir ? 2025

Ön İnceleme Nedir?

Ön inceleme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) çerçevesinde düzenlenmiş ve yargılamanın beş temel aşamasından biri olarak belirlenmiştir. Bu aşamalar sırasıyla dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Özellikle ön inceleme, yargılamanın düzenli ve hızlı yürütülmesi, iddia ve savunmaların netleştirilmesi, gereksiz tahkikat işlemlerinin önlenmesi amacıyla büyük bir öneme sahiptir.

HMK'nın 137. maddesi "Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir." şeklindedir.

Ön inceleme aşamasının önemi, yargılamanın daha sonraki aşamalarında karşılaşılabilecek usule ilişkin itirazların bu aşamada çözümlenmesi ile yargılamanın daha düzenli ilerlemesini sağlamasından kaynaklanır. Bu aşamada hâkim, davanın esasına girilmesine engel bir durum tespit ederse, usule ilişkin bir kararla davayı sona erdirir. Eğer davanın esasına girilmesi gerekiyorsa, bu durumda hâkim, itiraz varsa zamanaşımı ve hak düşürücü süre konularını mutlaka inceleyerek bir karar verir.

Ön İncelemenin Kapsamı

HMK’nin 137. maddesine göre, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra mahkeme, ön inceleme yapar. Bu süreçte mahkeme, dava şartları ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını belirler, tahkikata hazırlık işlemlerini yürütür ve tarafların delillerini sunmaları için gerekli işlemleri yapar. Ayrıca, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve tüm bu işlemleri tutanağa geçirir. Tahkikata geçilebilmesi için ön incelemenin tamamlanması ve gerekli kararların alınması zorunludur.

Bu aşamada hâkim, dava şartlarını ve ilk itirazları değerlendirir ve davanın esasına girilmesine engel bir sebep varsa, usule ilişkin bir kararla davayı sona erdirir. Eğer davanın esasına girilmesi gerekiyorsa, hâkim itiraz ve def’ileri mutlaka inceleyerek bir karar verir. Ayrıca, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı da kural olarak ön inceleme aşamasıyla birlikte işlemeye başlar. Ancak taraflar, davayı geciktirmeye yönelik olmamak kaydıyla, yeni veya sonradan elde ettikleri delilleri hâkimin takdiriyle bildirebilirler.

Tensip Zaptı hakkındaki makalemiz için tıklayınız.

Ön İnceleme Duruşmasında Neler Yapılır?

Ön inceleme duruşmasında hâkim, dava şartları ve ilk itirazları inceler. Uyuşmazlık konularını tam olarak belirler ve tahkikata hazırlık işlemlerini yürütür. Taraflar, iddia ve savunmalarını genişletme veya değiştirme talebinde bulunabilirler, ancak bu değişiklikler hâkimin iznine tabi olabilir. Ayrıca, hâkim tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 140. maddesi gereğince, ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilemez.

Hukuk Muhakemeleri Kanunun 140. maddesi"

(1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.

(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatarak sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder.

(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.

(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.

(5) (Değişik:22/7/2020-7251/14 md.) 139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir. " şeklindedir.

Ön inceleme duruşmasında hâkim, davanın esasına girilmesine engel bir durum tespit ederse, usule ilişkin bir kararla davayı sona erdirir. Eğer davanın esasına girilmesi gerekiyorsa, hâkim itiraz ve def’ileri mutlaka inceleyerek bir karar verir. İddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı da kural olarak ön inceleme aşamasıyla birlikte başlar. Taraflar, yeni veya sonradan elde ettikleri delilleri hâkimin izniyle bildirebilirler.

Ön İnceleme Duruşması Nedir?

Ön inceleme duruşması, Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) çerçevesinde yargılamanın önemli bir aşaması olarak kabul edilmiştir. Bu duruşma, yargılamanın düzenli ve etkili bir şekilde ilerlemesi için kritik bir rol oynar. HMK’nın 140. maddesi uyarınca, ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenir ve uyuşmazlık konuları belirlenir. Kanun maddesi "Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder." şeklindedir.

Ön İnceleme Duruşmasının Önemi

Ön inceleme duruşması, mahkemenin ve tarafların doğru bir şekilde hazırlık yapmasını gerektirir. Bu aşamanın başarısı, davanın esasına girilmeden önce yapılması gereken işlemlerin doğru bir şekilde yapılmasına bağlıdır. Mahkeme, ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazları inceler. Eğer bu hususlar dosya üzerinden karara bağlanabiliyorsa, duruşma yapılmasına gerek kalmayabilir. Örneğin, mahkeme görevsiz ya da yetkisiz olduğuna karar verirse, ön inceleme duruşması yapılmasına ihtiyaç kalmaz.

Tarafların Dinlenmesi ve Uyuşmazlık Konularının Tespiti

Ön inceleme duruşmasında hâkim, tarafları dinleyerek usule ilişkin hususlarda karar verir. Daha sonra, uyuşmazlığın esasıyla ilgili iddia ve savunmalar dikkate alınarak, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilir. Bu belirleme, genel bir tespit olmayıp, tarafların somut vakıalar üzerinden tek tek hangi hususlarda anlaştıkları ya da anlaşamadıkları belirlenir.

Sulh Teşviki ve Süre Verilmesi

Ön inceleme duruşmasının ikinci fıkrası, sulhe ilişkin özel hükümler içerir. Hâkim, tarafların anlaşmazlık noktalarını tespit ettikten sonra tarafları sulhe teşvik eder. Hâkim, tarafların sulh olmalarının mümkün olduğunu düşünürse, bir defaya mahsus olmak üzere süre vererek yeni bir duruşma günü belirleyebilir. Bu süre, tarafların talebi üzerine veya hâkimin kendiliğinden kararıyla verilebilir. Önemli olan, hâkimde tarafların uzlaşabileceği yönünde ciddi bir kanaatin oluşmasıdır.

Sulh Durumunun ve Anlaşmazlık Noktalarının Belirlenmesi

Ön inceleme duruşmasında veya sulh için süre verilmişse ikinci duruşmada, tarafların sulh olup olmadıkları belirlenir. Taraflar sulh olurlarsa, bu durum tutanağa geçirilir; sulh olmazlarsa, anlaşmazlık noktaları tek tek tutanağa yazılır. Tutanak, yargılamanın yol haritası niteliğindedir ve tahkikatın konusunu belirler.

Ön İnceleme Duruşmasının Tamamlanması

Ön inceleme duruşması, genellikle tek duruşmada tamamlanır. Ancak, sulh için süre verilmişse veya özel durumlar varsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü belirlenebilir. Sürekli ikinci duruşma verilmesi, ön incelemenin amacına aykırıdır. Kanun maddesi "Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir." şeklindedir.

Delillerin Sunulması ve Toplanması

Taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine eklemeli veya başka yerden getirilecekse bunu belirtmelidirler. Eğer taraflar bu konuda eksiklik yapmışlarsa, tahkikata başlamadan önce son bir süre verilerek bu eksikliklerin tamamlanması sağlanır. Taraflar bu süreyi de doğru kullanmazlarsa, tahkikat mevcut delillerle yürütülür ve eksik delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılırlar.

Ön inceleme duruşması, yargılamanın sağlıklı yürütülmesi ve tahkikatın hızlandırılması için büyük bir öneme sahiptir. Bu duruşmada yapılan işlemler, yargılamanın ilerleyen aşamalarında ortaya çıkabilecek usule ilişkin itirazların çözülmesini sağlar ve davanın gereksiz yere uzamasını engeller. Ön inceleme duruşmasında tutulan tutanak, yargılamanın yol haritasını oluşturur ve tahkikatın konusunu belirler.

Ön İnceleme Duruşmasına Davet

HMK’nin 139. maddesine göre, mahkeme dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme duruşması için bir gün belirler ve taraflara bildirir. Davetiyede, taraflara sulh için hazırlık yapmaları, duruşmaya katılmamaları durumunda yokluklarında yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri ve diğer tarafın iddia ve savunmalarını genişletebileceği ihtar edilir. Ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez. Kanun maddesi "Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir." şeklindedir.

Ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyecektir. Bu nedenle, tarafların duruşmaya katılması büyük önem taşır. Mahkeme, tarafların sulh için gerekli hazırlıkları yapmalarını ve duruşmaya katılmalarını teşvik eder. Ön inceleme duruşmasında hâkim, dava şartlarını ve ilk itirazları inceler ve uyuşmazlık konularını belirler. Tarafların delillerini sunmaları ve toplanması için gerekli işlemleri yapar ve tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder.

Ön İnceleme Duruşmasına Katılmamanın Sonuçları

Ön inceleme duruşmasına katılmamanın sonuçları ciddi olabilir. Yargıtay’ın 2. Hukuk Dairesi tarafından verilen bir karara göre, ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf, tahkikat duruşmasına davet edilmeden yokluğunda hüküm verilemez. Kararda şöyle denilmektedir: "Mahkemece ön inceleme duruşmasında dava nihai olarak karara bağlanmayıp tahkikat aşamasına geçildiğine göre, davalının tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılmadan davalının yokluğunda hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir" (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2015/6429, K. 2015/21058, T. 11.11.2015).

Bu karar doğrultusunda, ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf, tahkikat duruşmasına davet edilmeden yokluğunda hüküm verilemez. Ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez ve diğer tarafın iddia ve savunmalarını genişletebileceği veya değiştirebileceği kabul edilir. Bu nedenle, ön inceleme duruşmasına katılmak, tarafların haklarını koruyabilmeleri açısından büyük önem taşır.

Ön İncelemeyle Bağlantılı İşlemler

Ön inceleme ile bağlantılı işlemler arasında, dava şartlarının ve ilk itirazların incelenmesi, tahkikata hazırlık işlemleri ve delillerin sunulması bulunur. Hâkim, uyuşmazlık konularını belirler ve tarafları sulhe teşvik eder. Bu süreçte dava şartları sağlanmamışsa, hâkim usule ilişkin bir kararla davayı sona erdirebilir. Ancak davanın esasına girilmesi gerekiyorsa, zamanaşımı ve hak düşürücü süreler gibi itirazları değerlendirerek karar vermelidir. Tüm bu işlemler, mahkemenin yargılamayı etkin ve hızlı bir şekilde yürütmesini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

Yargıtay'ın bir kararında (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2015/6429, K. 2015/21058, T. 11.11.2015) belirtildiği gibi, ön inceleme duruşmasına katılmayan tarafın tahkikat duruşmasına davet edilmeden yokluğunda hüküm kurulması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına gelir. Bu nedenle, ön inceleme aşamasında dava şartları ve ilk itirazlar mutlaka incelenmeli ve gerekli kararlar alınmalıdır. Hâkim, tarafların delillerini sunmaları ve toplanması için gerekli işlemleri yapmalı ve uyuşmazlık konularını belirlemelidir.

Ön inceleme aşamasında hâkim, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için tarafları dinler ve uyuşmazlık konularını belirler. Tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme duruşması tamamlanmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez. Bu nedenle, ön inceleme aşaması, yargılamanın düzenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesi açısından büyük bir öneme sahiptir.

Ön inceleme aşaması, yargılamanın düzenli ve hızlı bir şekilde yürütülmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. HMK’nin 137. ve 140. maddeleri gereğince, ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilemez. Hâkim, dava şartlarını ve ilk itirazları değerlendirir ve uyuşmazlık konularını belirler. Tarafların delillerini sunmaları ve toplanması için gerekli işlemleri yapar ve tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Ön inceleme duruşmasına katılmayan taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez ve diğer tarafın iddia ve savunmalarını genişletebileceği veya değiştirebileceği kabul edilir.

Ön inceleme hakkında yargıtay kararları

Ön İnceleme Hakkında Yargıtay Kararları

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/6528 E., 2021/3688 K.

HMK 140 uyarınca, ön inceleme duruşmasına bildirilen mazeret kabul edildiğinde, tahkikat aşamasına geçilmeden yeni bir ön inceleme duruşması yapılmalıdır.

Davalı vekilinin ön inceleme duruşmasına mazeret bildirmesi ve mahkemece bu mazeretin haklı görülerek kabul edilmesi göz önüne alındığında bu halde yeni bir ön inceleme duruşma günü tayin edilerek, ön incelemede yapılması gereken usul işlemlerinin (HMK m.140) yapılması, tarafların anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususların tek tek tespit edilmesi, ön inceleme sonuç tutanağı düzenlenip bu tutanağın taraflara imzalatılması ve ön inceleme aşamasında yapılması gereken işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesi savunma hakkının ihlali niteliğinde olup, usule aykırıdır.

 
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/977 E., 2021/2576 K.Birleşen dosya açısından da dilekçeler karşılıklı verilmesi aşamasından sonra ayrıca ön inceleme duruşması yapılmalıdır.
  
Dosya kapsamından, davalı-davacı erkek tarafından… 1. Aile Mahkemesi’nde 27.09.2016 tarihinde TMK’nın 166/son maddesine dayalı olarak açılan birleşen dava dilekçesinin ön inceleme duruşmasında davacı-davalı kadın vekiline tebliğ edildiği, dilekçelerin karşılıklı verilmesi (HMK m. 126-136) aşaması tamamlanmadan yargılama aşamasına geçildiği anlaşılmaktadır.Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 136. maddesinde davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Ön inceleme duruşmasına davet ve ön inceleme duruşmalarının usulü ve yapılacak işlemler ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 139. ve 140. maddelerinde düzenlenmiştir. Mahkemece yasanın bu amir hükümlerine riayet edilmeksizin, usulüne uygun şekilde dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanıp yine usulüne uygun şekilde ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilerek işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O halde mahkemece yapılacak iş; dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşması için gün tayin edilerek, gerçekleşecek sonucu dairesinde işlem yapmaktan ibarettir. Açıklanan yönde işlem yapılmak üzere, birleşen davaya yönelik hükmün bozulması gerekmiştir.
  
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2020/5062 E., 2021/3787 K.Usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikata geçilerek karar verilmesi hukuka aykırıdır.
  
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 137. maddesinde ön incelemenin kapsamı, 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet ve 140. maddesinde ise ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyeceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği belirtilmiştir.Somut uyuşmazlıkta Mahkemece, yukarıda açıklanan usule uygun bir ön inceleme yapılmamış, tensip zaptı sonrası açılan ilk duruşmada taraf vekillerinin beyanları ( (delil bildirilip toplanması, tanık dinletme taleplerine ilişkin ) alınıp ara kararla tanık dinletme talebi red edilmiş ve vekillerin son beyanları alınarak dava sonuçlandırılmıştır. Bu yargılama şekli 6100 sayılı Kanun hükümlerine aykırıdır.Mahkemece, taraflara usulüne uygun şekilde duruşma gününü gösterir davetiye tebliği ile duruşma açılarak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümleri uyarınca gerekli inceleme yapılarak tarafların uzlaştıkları ve uzlaşamadıkları hususlar belirlenerek tahkikat aşamasına geçilmesi, tarafların gösterdiği deliller toplanarak ve tanıklar da dinlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın soruçlandırılması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir
  
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2020/70 E., 2021/342 K.İlk derece yargılamasında ön inceleme duruşması aşaması önemlidir; adil yargılanma hakkının ihlali durumunda duruşma tekrarlanmalıdır.
  
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir. Genel olarak yargılama aşamaları şöyledir;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yargılamasını aşamalara ayırmıştır. Bunlar; 1-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (madde 118,126-136) 2-Ön inceleme, (madde 137-142) 3-Tahkikat, (madde 143-293) 4-Sözlü Yargılama (madde 184-186) ve 5- Hükümdür(madde 294.)Mahkemece, dilekçelerin (dava–cevap-cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirilir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir (madde 139). Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder (HMK 140/1. madde). Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu teşvik özellikle yasak savma ya da kanuni gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla değil, sonuca odaklanmak suretiyle gerçekten tarafların uyuşmazlığı bitirmeleri yönünde teşvik edecek şekilde yapılarak bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder (HMK 140/2 madde). Bu yönde bir kanaat edinmediği takdirde; ön incelemeye devam ederek ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (madde 140/3).Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (madde 140/5). Özellikle dikkat edilmesi gereken nokta; ön inceleme duruşması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği hususudur (madde 137/2).Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar (madde 142/1). Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK madde 138-142). Mahkemece ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması yada hak düşürücü süre nedenlerin gerçekleşmesi gerekir. Bir başka deyişle ön inceleme duruşmasında verilecek kararlar usule ilişkin kararlar ile sınırlı olup, davanın esası hakkında (feragat, sulh, kabul gibi davayı sona erdiren taraf işlemleri hariç) karar verilemez. Bu hususlar dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir.Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir(madde 186).Bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekilinin 20/02/2017 tarihli duruşmasında bildirdiği mazereti kabul edilmesine rağmen, duruşma başka bir güne ertelenmeyip, mazereti kabul edilen davacı vekilinin yokluğunda duruşmaya devam edilerek aynı duruşmada hüküm kurulmuş olması, adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından olan ve HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. O halde mahkemece yapılacak iş; davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verildiği dikkate alındığında sözlü yargılama ve hüküm için yeni duruşma günü tayin edilip, taraflara duruşma gününün tebliği ile belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu ihtar edildikten sonra hüküm kurulmasından ibarettir.
  
Hukuk Genel Kurulu 2018/660 E., 2020/947 K.Ön inceleme duruşması, yargılamanın başında bazı hususların çözümlenmesine imkan tanıması nedeniyle özel bir öneme sahiptir.
  
Ön inceleme duruşması ise aynı Kanun’un 140. maddesi ile düzenleme altına alınmış olup; ön inceleme aşamasının yargılamanın başında bazı hususların çözümlenmesine imkân tanıması nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Bu aşamanın başarısı, oturuma doğru şekilde hazırlanılarak, yapılması gereken işlemlerin mahkeme ve taraflarca doğru bir şekilde yerine getirilmesine bağlıdır. Bu sebepledir ki, ön inceleme duruşmasında yapılacak işlemler 140. maddenin her bir fıkrasında ayrıca belirtilmiştir. Birinci fıkra uyarınca hâkim; usule ilişkin hususlarda tarafları dinledikten sonra uyuşmazlığın esasıyla ilgili iddia ve savunmaları dikkate alarak, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tespit edecektir. Bu belirleme genel bir belirlemenin ötesinde, tarafların ortaya koydukları her bir somut vakıa üzerinde anlaştıkları veya anlaşamadıkları yönlerin tespit edilmesi niteliğindedir. İkinci fıkra ise sulhe ilişkin özel bir fıkradır. Taraflar sulh olurlarsa bu durum, olmazlarsa sulh olmadıkları tutanağa geçirilecektir. Ön inceleme duruşmasında düzenlenen tutanak üçüncü fıkranın son cümlesinde “…Tahkikat (m. 143) bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür,…” şeklindeki düzenleme nedeniyle de özel bir öneme sahiptir. Zira uyuşmazlık çözümlenmişse bu tutanak bir sulh belgesiyken, uyuşmazlığın devam etmesi hâlinde ise, bu belge adeta yargılamanın yolunu gösteren bir yol haritası niteliğindedir. Mahkeme, kanunun bu cümlesiyle davanın taraflarına; tutanakta yer almayan hususların tahkikatın konusu olamayacağı ve tahkikat aşamasında tereddüt edilen bir hâl oluştuğu takdirde neyin incelenip neyin incelenemeyeceği hususunun bu tutanak uyarınca belirleneceği yönünde söz vermiştir. Ön inceleme tutanağının bu önemi ve tarafları bağlaması sebebiyle, altının oturumda hazır bulunanlarca imzalanması gerekmektedir.Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kadın eşin karşı dava dilekçesinde tazminat hukuku açısından haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin 12.06.2012 tarihli ön inceleme duruşmasına her iki tarafında da katıldığı ve mahkemece HMK’nın 140. maddesine göre tarafların iddia ve savunmaları ile uyuşmazlık konusunun “taraflar arasında boşanma hususunda anlaşma sağlanmadığı” şeklinde belirlendiği, 01.10.2013 tarihli duruşmada ise kadın eş vekiline karşı dava dilekçesinde saklı tuttuğu haklarına ilişkin olarak “nafaka ve tazminat miktarları hususunda açıklayıcı beyanda bulunması için” süre verildiği, bunun üzerine kadın eş vekilinin 08.10.2013 tarihli dilekçe ile nafaka ve tazminat talep ettiği anlaşılmıştır. Yukarıda açıkça anlatıldığı şekilde; HMK’nın 31. maddesi ile hâkimin maddi anlamda davayı sevk yetkisi düzenlenmiştir. Başka bir ifadeyle bu maddeye dayanarak hâkim ancak ileri sürülmüş olan vakıaya yönelik eksiklikler yönünden taraflardan tamamlama isteyebilecektir. Yoksa somut olayda olduğu gibi taraflarca ileri sürülmediği gibi ön inceleme duruşma tutanağı ile taraflar arasında uyuşmazlık konusu olarak tespit edilmeyen “saklı tutulan talepler” hakkında tahkikat aşamasında açıklayıcı beyanda bulunmasını istemesi imkânsızdır. Nafaka ve tazminat taleplerine yönelik karşı tarafın bu iddia kapsamında karşı ispat hakkının bulunduğu, tahkikatın ön inceleme duruşma tutanağına göre yapılması gerektiği, buna göre taraflar arasında nafaka ve tazminat talepleri yönünden uyuşmazlık olduğu hususu ön inceleme duruşma tutanağı ile tespit edilmesi hâlinde bu talep hakkında olumlu olumsuz karar verilebileceği, aksi takdirde taraflar arasında uyuşmazlık olduğu tespit edilmeyen konularla ilgili karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği, bu bağlamda bu taleplerin tahkikat aşamasında ileri sürülmüş olmasının iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi niteliğinde olduğu, aksinin kabulü hâlinde aleyhe dayanılan vakıa hakkında karşı tarafın ispat hakkı elinden alınarak hukuki dinlenilme hakkının ihlal edileceği gözetilmeksizin mahkemece istemin HMK’nın 31. maddesi kapsamında ele alınarak serbestçe tahkikat aşamasında ileri sürülebileceği gerekçesiyle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
  
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas: 2016/21776, Karar: 2018/8970, Tarih: 11.09.2018Ön inceleme duruşmasında yapılacak işlemler doğru bir şekilde yerine getirilmelidir, aksi takdirde hukuki dinlenilme hakkının ihlali söz konusudur.
   
Davacı erkek dava dilekçesinde; davalı eşinin adresi olarak “…….” adresini göstermiştir. Mahkemece, aynı zamanda davacı erkeğin de ikamet ettiği bu adrese dava dilekçesi tebliğe çıkarılmış ve komşu …beyanına göre erkeğin işte olduğu belirtilerek, Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre tebliğ işlemi yapılmıştır. Davacı, davada hasım konumunda olduğundan, davalıya aynı zamanda davacının ikamet ettiği adreste yapılan tebligatlar, tebligat kanunun 39. maddesine göre usulsüzdür. O halde mahkemece yapılacak iş; dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun şekilde tebliği, davalıya cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamaları tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Davalıya usulüne uygun şekilde tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmadan, davalının yokluğunda yargılamaya devam ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuki dinlenilme hakkına da, (HMK m.27) aykırı olup, bu sebeplerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
  
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Esas: 2015/15589, Karar: 2018/12112, Tarih: 10.09.2018Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptal ve tescil davasında, ön inceleme aşamasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra tahkikata geçilmelidir.
  
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Davacı, … ‘da ikamet ederken evinde gerekli hijyen koşullarına uyulmadığı ve evinin çöp ev olduğu iddiası ile evde olmadığı bir sırada yapılan şikayet üzerine yetkili kurumlar tarafından 07.02.2012 tarihinde evine girilerek eşyalarının tamamının çöpe atıldığını, çöpe atılan poşetler içerisinde muhafaza ettiği 45.000 USD ve diğer birikimlerinin de olduğunu, ilgili kurumlara başvuruda bulunduğunda bir sonuç alamadığını, bir müddet sonra kendisini Av… olarak tanıtan davalı … `ın parası ile kişisel eşyalarını kurtarmak için dava açacağı telkiniyle vekaletname talep ettiğini, daha sonra düzenlenen belgenin taşınmaz satış yetkilerini içeren vekaletname olduğunu öğrendiğini, 923 parsel sayılı taşınmazının söz konusu vekaletname kullanılarak … ’e, 1192 parsel sayılı taşınmazının ise … ’ya satış yolu ile temlik edildiğini ileri sürerek hile ile alınan vekaletname ile yapılan satışların iptali ile taşınmazların yeniden adına tescilini istemiştir.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, 923 parsel sayılı taşınmazın maliki olarak … ‘un bildirildiği, ancak daha sonra bu taşınmazın 18.11.2014 tarihinde … `e satışının yapıldığı, davacı vekiline söz konusu şahısları davaya dahil etmek üzere 1 haftalık kesin süre verildiği, ancak davacı vekilince bu şahısların süresi içinde davaya dahil edilmedikleri gerekçesi ile taraf teşkili olan dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.1192 parsel sayılı taşınmazın halen davalı … adına, 923 parsel sayılı taşınmazın ise dava tarihi itibariyle dava dışı … adına kayıtlı olduğu sabittir.Bilindiği üzere, tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikleri aleyhine açılır. 923 parsel sayılı taşınmaz maliki aleyhine açılmış bir dava bulunmadığından ve bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği ve aleyhine hüküm kurulamayacağına yönelik usul hükmü uyarınca bu taşınmaza ilişkin davanın reddinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazlarının REDDİNE,Ne var ki, 1192 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili aynı isabetin sağlandığını söylemek mümkün değildir. Şöyle ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.6100 sayılı HMK önincelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, öninceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Öninceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer öninceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların öninceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137 ve 140 maddelerine göre öninceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekmektedir.Öte yandan, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK’nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK’de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK`de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.Bir başka hususta, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu`nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK`nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.Somut olaya gelince; 1192 parsel sayılı taşınmaz, davacı tarafından … 12. Noterliği aracılığıyla düzenlenen 18.07.2014 tarihli vekaletname ile yetkilendirilen … tarafından … ’e satış yolu ile temlik edilmiş, ardından … a ve … tarafından da davalı … ’ya aktarılmıştır.Hâl böyle olunca, 1192 parsel sayılı taşınmaz yönünden yukardaki ilkeler uyarınc vekalet görevinin kötüye kullanılması bakımından araştırma yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken 26.05.2015 tarihli tensip tutanağı ile birlikte davanın reddedilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde olan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, dava dışı … `ün temyiz dilekçesinin taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine

Av. Muhammet Ali BEYHAN

Kültür Mah. Mithatpaşa Cad. No: 71/4 Çankaya/ANKARA
0 (543) 454 11 49
Black Minimalist Modern Attorney Law Logo 1080 x 1080 piksel

You cannot copy content of this page

Scroll to Top
× İletişime Geç